Fikir ve sanat eserleri hukukuna ilişkin düzenlemeler, teknolojik gelişmelerle iç içe olmasına karşın; bu gelişmeleri genellikle geriden takip etmektedir. Sinema eserleri ve bilgisayar programlarının ayrı bir eser türü olarak kabul edilip düzenlenmesi süreci bu duruma örnektir. Bilgisayar teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan multimedya eserler bakımından da aynı durum söz konusudur. Zira multimedya eserler bakımından söz konusu olan tartışmaların benzerleri, geçmişte bilgisayar programları ve sinema eserlerinin ayrı bir eser türü olarak korunması bakımından da yapılmıştır.
Multimedya eserler günlük yaşantıda önemli bir yer edinmiş olsa da; fikir ve sanat eserleri hukukuna ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerde bu yaratımların hukuk aracılığıyla nasıl korunacağına ilişkin açık bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Multimedya eserlerin hukukî niteliği, mevcut eser türlerinden hangisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve ayrı bir eser türü olarak düzenlenip düzenlenmeyeceği gibi hususlar Türk hukukunda ve mukayeseli hukukta günümüz itibariyle de tartışma konusu olmayı sürdürmektedir. İlmî çevrelerin konuya ilgisi ve konuya ilişkin birçok akademik çalışmanın bulunması, bu husustaki sorunları çözmeye yönelik bir arayış içinde olunduğunun göstergesidir.
Sanal gerçeklik teknolojilerinin yaygınlaşması, multimedya eserlerin ekonomik potansiyelini ve çekiciliğini daha da artırmıştır. Nitekim, multimedya eserlerin en yaygın örneklerinden olan dijital oyunlar uluslararası piyasalarda ciddî bir konum elde etmiş; milyarlarca dolarlık hacme sahip bir endüstri hâlini almıştır. Buna ilâveten, günümüz dijital çağında büyük bir yer edinen web siteleri ile gittikçe yaygınlaşan simülasyonlar da multimedya eserler kapsamında değerlendirilmekte olup; bunlar bakımından da ciddî bir ekonomik getiri söz konusudur. Bu yaratımların ekonomik değerleriyle paralel olarak hukukî koruma ihtiyacı da artmıştır.
Teknolojinin sunduğu imkânların kullanılmasıyla birlikte dijital nitelikli multimedya eserlerin haksız olarak kopyalanması çok daha kolaylaşmış ve hızlanmıştır. Bununla bağlantılı olarak, fikir ve sanat eserleri hukukuna ilişkin düzenlemeler eser sahiplerinin ihtiyaçlarının gerisinde kalmıştır. Bu sebeple, multimedya eserlerin özelliklerine uygun ve ihtiyaçlarını karşılayan bir koruma rejiminin tespit edilmesi gereği hasıl olmuştur. Bu doğrultuda, yürürlükteki sistemin değerlendirmesi ve ideal bir sistemin belirlenebilmesi için mevcut koruma rejimlerini de kapsayan bir inceleme yapılması gerekmektedir.
Fikir ve sanat eserleri hukukuna ilişkin düzenlemeler, teknolojik gelişmelerle iç içe olmasına karşın; bu gelişmeleri genellikle geriden takip etmektedir. Sinema eserleri ve bilgisayar programlarının ayrı bir eser türü olarak kabul edilip düzenlenmesi süreci bu duruma örnektir. Bilgisayar teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan multimedya eserler bakımından da aynı durum söz konusudur. Zira multimedya eserler bakımından söz konusu olan tartışmaların benzerleri, geçmişte bilgisayar programları ve sinema eserlerinin ayrı bir eser türü olarak korunması bakımından da yapılmıştır.
Multimedya eserler günlük yaşantıda önemli bir yer edinmiş olsa da; fikir ve sanat eserleri hukukuna ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerde bu yaratımların hukuk aracılığıyla nasıl korunacağına ilişkin açık bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Multimedya eserlerin hukukî niteliği, mevcut eser türlerinden hangisi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve ayrı bir eser türü olarak düzenlenip düzenlenmeyeceği gibi hususlar Türk hukukunda ve mukayeseli hukukta günümüz itibariyle de tartışma konusu olmayı sürdürmektedir. İlmî çevrelerin konuya ilgisi ve konuya ilişkin birçok akademik çalışmanın bulunması, bu husustaki sorunları çözmeye yönelik bir arayış içinde olunduğunun göstergesidir.
Sanal gerçeklik teknolojilerinin yaygınlaşması, multimedya eserlerin ekonomik potansiyelini ve çekiciliğini daha da artırmıştır. Nitekim, multimedya eserlerin en yaygın örneklerinden olan dijital oyunlar uluslararası piyasalarda ciddî bir konum elde etmiş; milyarlarca dolarlık hacme sahip bir endüstri hâlini almıştır. Buna ilâveten, günümüz dijital çağında büyük bir yer edinen web siteleri ile gittikçe yaygınlaşan simülasyonlar da multimedya eserler kapsamında değerlendirilmekte olup; bunlar bakımından da ciddî bir ekonomik getiri söz konusudur. Bu yaratımların ekonomik değerleriyle paralel olarak hukukî koruma ihtiyacı da artmıştır.
Teknolojinin sunduğu imkânların kullanılmasıyla birlikte dijital nitelikli multimedya eserlerin haksız olarak kopyalanması çok daha kolaylaşmış ve hızlanmıştır. Bununla bağlantılı olarak, fikir ve sanat eserleri hukukuna ilişkin düzenlemeler eser sahiplerinin ihtiyaçlarının gerisinde kalmıştır. Bu sebeple, multimedya eserlerin özelliklerine uygun ve ihtiyaçlarını karşılayan bir koruma rejiminin tespit edilmesi gereği hasıl olmuştur. Bu doğrultuda, yürürlükteki sistemin değerlendirmesi ve ideal bir sistemin belirlenebilmesi için mevcut koruma rejimlerini de kapsayan bir inceleme yapılması gerekmektedir.