“Tik takları, saniyenin kaçta kaçı hatalı olan pahalı bir saati almak için özgürlüğünü arka cebindeki cüzdana sıkıştıran özgür ruh. Koluna plastik kordonu taktırırken tepesindeki hatasız çalışan güneşi çaldıklarından bihaber... Önüne konulan mutluluk hedefleriyle robotlara çevrilen insanlar… Çok para kazanıp, yaşlı annelerini ve babalarını memleketin kuytu köşelerinde beton duvarlar arasında yalnızlığa mahkûm eden insanlar... Tatillerini yaptıklarında bilmem ne markanın bilmem ne ürünlerine sahip olduklarında mutluluğu yakalayacaklarını sananlar. Paralarının ve borçlanmalarının ömürlerine yetmediği noktada okumak akıllarına gelir elifi mertek sananların. Öyle ki her şeye sahip olmak için -yüz günde bin altın- gibi garip isimlerle önlerine konulan kişisel gelişim diye de bilimselleştirilen yapay kitaplar okutturularak bilginin de bereketinden mahrum kalırlar. Her şeye sahip olacağım derken hiçbir şeye sahip olmadan göçüp gider ahmaklar...”
“Tik takları, saniyenin kaçta kaçı hatalı olan pahalı bir saati almak için özgürlüğünü arka cebindeki cüzdana sıkıştıran özgür ruh. Koluna plastik kordonu taktırırken tepesindeki hatasız çalışan güneşi çaldıklarından bihaber... Önüne konulan mutluluk hedefleriyle robotlara çevrilen insanlar… Çok para kazanıp, yaşlı annelerini ve babalarını memleketin kuytu köşelerinde beton duvarlar arasında yalnızlığa mahkûm eden insanlar... Tatillerini yaptıklarında bilmem ne markanın bilmem ne ürünlerine sahip olduklarında mutluluğu yakalayacaklarını sananlar. Paralarının ve borçlanmalarının ömürlerine yetmediği noktada okumak akıllarına gelir elifi mertek sananların. Öyle ki her şeye sahip olmak için -yüz günde bin altın- gibi garip isimlerle önlerine konulan kişisel gelişim diye de bilimselleştirilen yapay kitaplar okutturularak bilginin de bereketinden mahrum kalırlar. Her şeye sahip olacağım derken hiçbir şeye sahip olmadan göçüp gider ahmaklar...”