Enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası uygulaması 1990'lı yıllardan itibaren bir para politikası rejimi olarak uygulanmaya alınmış ve fiyat istikrarını sağlama hususunda yadsınamaz başarılar elde etmiştir. Söz konusu sürece binaen, dünya ekonomisinin genelinde reel ve finansal sektör arasındaki etkileşim önemli ölçüde artmış ve özellikle ekonomik birimler finansal sektördeki gelişmelere giderek artan oranda tabi olmaya başlamıştır. Bir başka deyişle, ekonomik birimler tüm harcama kalemlerini gelişen finansal sektörden elde ettikleri borçlanma araçları ile sürdürür hale gelmiştir. ABD ekonomisinde 2007 yılından itibaren finansal sektörde ortaya çıkan sıkıntılar mortgage kredilerini geri ödenememesi ile tetiklenmiş ve 1929 ekonomik krizinden sonra etkileri dünya ölçeğinde en ağır şekilde görülen son global finansal kriz görülmüştür.
2008-2009 Global Finansal Krizi olarak adlandırılan süreç, başka ABD merkez bankası olmak üzere diğer bazı önemli gelişmiş ülke merkez bankalarının da parasal genişlemeye gitmesine neden olmuştur. Ödeme güçlüğüne düşen ekonomik birimlerin ilgili sıkıntılarını gidermeye odaklanmış politikanın etkileri sınır ötesi boyuta yükselmiş olup, bu duruma ülkelerin güçlü ticari ve finansal bağlarının neden olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankalarının uyguladığı niceliksel genişleme politikaları gelişmekte olan ülke ekonomilerimin performansını olumlu yönde etkilediği gibi ileriki dönemler için finansal kriz potansiyeli oluşturabilecek altyapıyı inşa etmektedir. Niceliksel genişlemenin yurt içi ve sınır ötesi olumsuz etkilerini bertaraf etmek için gelişmiş ülke merkez bankaları makro ihtiyati politikalar uygulanmaya başlanmış ve para politikası ile makro ihtiyati politikaların optimal kombinasyonu iktisat politikası yapıcısının temel odağı haline gelmiştir.
Özetle, para politikası ve makro ihtiyati politika kombinasyonu makroekonomik ve finansal istikrarı sağlamayı hedeflemekte olup; yeni finansal krizlerin önüne nasıl geçilebileceğini incelemektedir. Bu çalışmada, en yeni finansal kriz teorileri üzerinden optimal para politikası ve makro ihtiyati politika kombinasyonunun nasıl sağlanabileceği Türkiye ekonomi göz edilerek analiz edilmektedir.
Enflasyon hedeflemesine dayalı para politikası uygulaması 1990'lı yıllardan itibaren bir para politikası rejimi olarak uygulanmaya alınmış ve fiyat istikrarını sağlama hususunda yadsınamaz başarılar elde etmiştir. Söz konusu sürece binaen, dünya ekonomisinin genelinde reel ve finansal sektör arasındaki etkileşim önemli ölçüde artmış ve özellikle ekonomik birimler finansal sektördeki gelişmelere giderek artan oranda tabi olmaya başlamıştır. Bir başka deyişle, ekonomik birimler tüm harcama kalemlerini gelişen finansal sektörden elde ettikleri borçlanma araçları ile sürdürür hale gelmiştir. ABD ekonomisinde 2007 yılından itibaren finansal sektörde ortaya çıkan sıkıntılar mortgage kredilerini geri ödenememesi ile tetiklenmiş ve 1929 ekonomik krizinden sonra etkileri dünya ölçeğinde en ağır şekilde görülen son global finansal kriz görülmüştür.
2008-2009 Global Finansal Krizi olarak adlandırılan süreç, başka ABD merkez bankası olmak üzere diğer bazı önemli gelişmiş ülke merkez bankalarının da parasal genişlemeye gitmesine neden olmuştur. Ödeme güçlüğüne düşen ekonomik birimlerin ilgili sıkıntılarını gidermeye odaklanmış politikanın etkileri sınır ötesi boyuta yükselmiş olup, bu duruma ülkelerin güçlü ticari ve finansal bağlarının neden olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte, gelişmiş ülke merkez bankalarının uyguladığı niceliksel genişleme politikaları gelişmekte olan ülke ekonomilerimin performansını olumlu yönde etkilediği gibi ileriki dönemler için finansal kriz potansiyeli oluşturabilecek altyapıyı inşa etmektedir. Niceliksel genişlemenin yurt içi ve sınır ötesi olumsuz etkilerini bertaraf etmek için gelişmiş ülke merkez bankaları makro ihtiyati politikalar uygulanmaya başlanmış ve para politikası ile makro ihtiyati politikaların optimal kombinasyonu iktisat politikası yapıcısının temel odağı haline gelmiştir.
Özetle, para politikası ve makro ihtiyati politika kombinasyonu makroekonomik ve finansal istikrarı sağlamayı hedeflemekte olup; yeni finansal krizlerin önüne nasıl geçilebileceğini incelemektedir. Bu çalışmada, en yeni finansal kriz teorileri üzerinden optimal para politikası ve makro ihtiyati politika kombinasyonunun nasıl sağlanabileceği Türkiye ekonomi göz edilerek analiz edilmektedir.