“...Hastanedeyim. Mavi sandığımın son parçasını tamamlamaya ömrüm yetsin inşallah.
Fısıldandığında uçar gider hikâyeler ama yazıldığında ölmez gibi geliyor bana. Onlar kaybolursa ben de kaybolurum. Gereğinden fazla yaşadım. Yine de bu ölümsüzlük arzusu nedir? Bir kez daha adımın bu dünyada geçmesine duyduğum arzu.
Yazıyorum. Sen beni bul diye yazıyorum. Fısıltılarıma kulak ver! Yok olmama izin verme!”
Genç bir Fransızca öğretmeni olan Özge hayatını yeni baştan düzenlemeye çalışırken onu bekleyen sürpriz hikâyeyle birlikte Buğlem Hanım’ın izini sürmeye başlar. Bu yolculuk kendi iç karmaşasını çözmesine yardım ederken hiç tahmin etmediği aile sırlarını ortaya dökecektir.
Yazar Oya Akçizmeci üçüncü romanında yine okurlarını kâh 1900’lü yılların İstanbul’unda kâh son padişahın hareminde ya da Birinci Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği muharebe meydanlarında dolaştırıyor, bir kadın kahramanın gözünden var olmayı, geçmişle yüzleşmeyi ve güçlenerek hayata devam edebilmeyi sorguluyor.
“...Hastanedeyim. Mavi sandığımın son parçasını tamamlamaya ömrüm yetsin inşallah.
Fısıldandığında uçar gider hikâyeler ama yazıldığında ölmez gibi geliyor bana. Onlar kaybolursa ben de kaybolurum. Gereğinden fazla yaşadım. Yine de bu ölümsüzlük arzusu nedir? Bir kez daha adımın bu dünyada geçmesine duyduğum arzu.
Yazıyorum. Sen beni bul diye yazıyorum. Fısıltılarıma kulak ver! Yok olmama izin verme!”
Genç bir Fransızca öğretmeni olan Özge hayatını yeni baştan düzenlemeye çalışırken onu bekleyen sürpriz hikâyeyle birlikte Buğlem Hanım’ın izini sürmeye başlar. Bu yolculuk kendi iç karmaşasını çözmesine yardım ederken hiç tahmin etmediği aile sırlarını ortaya dökecektir.
Yazar Oya Akçizmeci üçüncü romanında yine okurlarını kâh 1900’lü yılların İstanbul’unda kâh son padişahın hareminde ya da Birinci Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği muharebe meydanlarında dolaştırıyor, bir kadın kahramanın gözünden var olmayı, geçmişle yüzleşmeyi ve güçlenerek hayata devam edebilmeyi sorguluyor.