Doğa kendi halinde kusursuz bir denge içindeyken insanlığın doğaya ilk müdahalesi olan “tarım” faaliyetlerinin başlaması ile bu denge altüst olmuştur. Tarımın keşfiyle toprağı işleyen ve üretime geçen insan, zamanla toprak üzerinde hâkimiyet kurmaya başlar; doğayı kendisine köle yapar.
İnsanın doğa üzerindeki etkisi ilk zamanlar şuan ki gibi tehlike arz etmiyordu. Gün geçtikçe artan nüfus yoğunluğu ile insanın icat ettiği her şey (tarım aletleri, ilaçları, vb.) doğanın tahrip olmasına neden oldu.
Bir kez müdahale edince eskisi gibi olmayan her şey gibi doğa da ona karışılmasını, özünün değiştirilmesine tepkisi göstermiştir. Bu tepkiyi duyan ve muhatap alan tek insan belki de doğanın ve tarımın babası diyeceğimiz “Masanobu Fukuoka”dır.
Doğa kendi halinde kusursuz bir denge içindeyken insanlığın doğaya ilk müdahalesi olan “tarım” faaliyetlerinin başlaması ile bu denge altüst olmuştur. Tarımın keşfiyle toprağı işleyen ve üretime geçen insan, zamanla toprak üzerinde hâkimiyet kurmaya başlar; doğayı kendisine köle yapar.
İnsanın doğa üzerindeki etkisi ilk zamanlar şuan ki gibi tehlike arz etmiyordu. Gün geçtikçe artan nüfus yoğunluğu ile insanın icat ettiği her şey (tarım aletleri, ilaçları, vb.) doğanın tahrip olmasına neden oldu.
Bir kez müdahale edince eskisi gibi olmayan her şey gibi doğa da ona karışılmasını, özünün değiştirilmesine tepkisi göstermiştir. Bu tepkiyi duyan ve muhatap alan tek insan belki de doğanın ve tarımın babası diyeceğimiz “Masanobu Fukuoka”dır.