Kan kardeşi Ferhat Bey Sultan Yavuz Selim’in vefatından sonra İstanbul’da duramaz olmuştu. Sultan’ın ani ölümünü kabullenemiyor, içi yanıyordu. Çocukluğunda oynadıkları oyunlar aklına geliyordu. Yaptıkları savaşlar, Sultanın kahramanlıkları gözünün önüne geliyor, o günleri hasretle yad ediyordu. Çarşamba’da İsmailağa Camisi’nde namazlarını kılıp Yavuz’un kabrini ziyaret ediyordu. Yavuz’un kabrinin olduğu bu tepede güzel İstanbul boğazı manzarasına dalıp uzaklara gidiyordu. Güzel günler artık geride kalmıştı. Sultan Yavuz’un oğlu Sultan Süleyman farklı bir padişahtı. Bir gün Sultan’ın divanında oturuyor, sohbet ediyorlardı.
Sohbet arasında Sultan gür sesi ile kararını açıkladı:
- Bre Ferhat, senin yeni görev yerin Teşan kalesi!
- Fakat Sultan’ım ben sizlerden uzakta ne yaparım?
- Al-i Osman’ın sınırını korur, küffara karşı durursun. Memaliki imar edersin. Bizim gönderdiğimiz akçalarla hayır hasenat yaparsın.
Kan kardeşi Ferhat Bey Sultan Yavuz Selim’in vefatından sonra İstanbul’da duramaz olmuştu. Sultan’ın ani ölümünü kabullenemiyor, içi yanıyordu. Çocukluğunda oynadıkları oyunlar aklına geliyordu. Yaptıkları savaşlar, Sultanın kahramanlıkları gözünün önüne geliyor, o günleri hasretle yad ediyordu. Çarşamba’da İsmailağa Camisi’nde namazlarını kılıp Yavuz’un kabrini ziyaret ediyordu. Yavuz’un kabrinin olduğu bu tepede güzel İstanbul boğazı manzarasına dalıp uzaklara gidiyordu. Güzel günler artık geride kalmıştı. Sultan Yavuz’un oğlu Sultan Süleyman farklı bir padişahtı. Bir gün Sultan’ın divanında oturuyor, sohbet ediyorlardı.
Sohbet arasında Sultan gür sesi ile kararını açıkladı:
- Bre Ferhat, senin yeni görev yerin Teşan kalesi!
- Fakat Sultan’ım ben sizlerden uzakta ne yaparım?
- Al-i Osman’ın sınırını korur, küffara karşı durursun. Memaliki imar edersin. Bizim gönderdiğimiz akçalarla hayır hasenat yaparsın.