Bu kitap, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın gerçekleştirdiği S–UN Fonu kapsamında desteklenen ve TÜBİTAK TÜSSİDE tarafından koordine edilen “Gebze'nin Göç Haritası” adlı araştırma projesinin çıktılarını içermektedir.
İstanbul ve Kocaeli arasında konumlanan ve nüfusu giderek artan Gebze, uzun yıllardan bu yana özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu'dan göç alırken, son yirmi yıldır Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden göç almaktadır. Gebze'nin göç süreçleri bunlarla da sınırlı kalmayıp, özellikle son yıllarda İstanbul'da tutunamayan ailelerin de uğrak noktası haline gelmiştir.
Gebze: Küçük Türkiye'nin Göç Serüveni adlı bu çalışma, göç, yoksulluk, dışlanma, kentsel gerilim, sanayi, geleneksel dayanışma ağları ve daha pek çok önemli konuyu niteliksel ve niceliksel araştırma yöntemleriyle Gebze örneğinde irdelerken, metnin tamamı boyunca teori ve pratiği birlikte işleme becerisini de gösterebilmektedir.
Bir yandan sosyolojinin objektivite hassasiyeti öte yandan antropolojinin araştırmacıyı özgürleştiren subjektivite hassasiyetinin aynı anda sergilendiği bu çalışma, okuyucuyu göç ile içiçe geçmiş Gebze'nin, diğer bir deyişle “Küçük Türkiye”nin mahallelerinde ve sokaklarında bir gezintiye çıkarmaktadır.
Bu kitap, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın gerçekleştirdiği S–UN Fonu kapsamında desteklenen ve TÜBİTAK TÜSSİDE tarafından koordine edilen “Gebze'nin Göç Haritası” adlı araştırma projesinin çıktılarını içermektedir.
İstanbul ve Kocaeli arasında konumlanan ve nüfusu giderek artan Gebze, uzun yıllardan bu yana özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu'dan göç alırken, son yirmi yıldır Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden göç almaktadır. Gebze'nin göç süreçleri bunlarla da sınırlı kalmayıp, özellikle son yıllarda İstanbul'da tutunamayan ailelerin de uğrak noktası haline gelmiştir.
Gebze: Küçük Türkiye'nin Göç Serüveni adlı bu çalışma, göç, yoksulluk, dışlanma, kentsel gerilim, sanayi, geleneksel dayanışma ağları ve daha pek çok önemli konuyu niteliksel ve niceliksel araştırma yöntemleriyle Gebze örneğinde irdelerken, metnin tamamı boyunca teori ve pratiği birlikte işleme becerisini de gösterebilmektedir.
Bir yandan sosyolojinin objektivite hassasiyeti öte yandan antropolojinin araştırmacıyı özgürleştiren subjektivite hassasiyetinin aynı anda sergilendiği bu çalışma, okuyucuyu göç ile içiçe geçmiş Gebze'nin, diğer bir deyişle “Küçük Türkiye”nin mahallelerinde ve sokaklarında bir gezintiye çıkarmaktadır.