Suç fiilinin işlendiği tarihten sonra yürürlüğe giren bir zamanaşımı düzenlemesi o suça uygulanabilir mi? Bu kadim soruya iki temel görüş çerçevesinde cevap verilmektedir. İlk görüşe göre zamanaşımı, devletin cezalandırma yetkisinin zaman bakımından sınırlandırılmasıdır. Bu nedenle zamanaşımı kurallarının geçmişe yürütülmesi, kanunilik ilkesine ve zamanaşımı kurumunun amacına aykırı olacaktır. İkinci görüş ise zamanaşımı kurallarının kesinlikle geçmişe yürümeyeceğini savunmanın, kanunilik ilkesinin çıkış amacına aykırı sonuçlar doğurabileceğini ileri sürmektedir. Her iki görüş de esasında bireyin daha çok korunması amacından hareket etmektedir. İlk görüş bu korumayı, birey lehine önemli bir kazanım olduğunu kabul ettiği geçmişe yürüme yasağının tartışılmasını önlemek suretiyle yapmaya çalışmaktadır. İkinci görüş ise zamanaşımı kurumu ve geçmişe yürüme yasağı eliyle bazı suçluların genel bir cezasızlık haliyle ödüllendirilmesini engelleme, özellikle devletin bireye karşı saldırılarının mutlak biçimde cezalandırılmasını sağlama çabası içerisindedir. Çalışmamızda her iki görüş demokrasi ve kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve hukuki güvenlik, kusur ve insan onuru gibi ilke ve kavramlar çerçevesinde ele alınmıştır. Zamanaşımı ve geçmişe yürümeye ilişkin tartışmalar somut suç fiilleri, hukuki düzenlemeler, mahkeme içtihatları ve bilimsel içtihatlar çerçevesinde yürütülmüştür. Almanya'da, Nazi Almanyası dönemi ve yine Federal Almanya ile Demokratik Almanya'nın birleşmesi sonrası zamanaşımı kurallarının geçmişe yürütülmesine ilişkin ortaya çıkan örnekler, somut düzenlemeler bağlamında özellikle dikkat çekicidir. Tartışmaların odağındaki somut suç fiilleri ise devlet ve kamunun yönlendirdiği suç kavramı altında ele alınmıştır ki, bu kavram da kanımızca önem arz etmektedir. Çalışmamızın sonunda tüm bu tartışma ve incelemeler ışığında cevabını aradığımız soruya ilişkin öneriler sistematik bir biçimde ifade edilmiştir. Bu eserle karşılaştırmalı hukukta çokça incelenen söz konusu tartışmaların ülkemiz doktrinine aktarılması ve eserin somut öneriler bağlamında ülkemiz hukukuna naçizane bir katkı sunması en büyük temennimizdir.
Suç fiilinin işlendiği tarihten sonra yürürlüğe giren bir zamanaşımı düzenlemesi o suça uygulanabilir mi? Bu kadim soruya iki temel görüş çerçevesinde cevap verilmektedir. İlk görüşe göre zamanaşımı, devletin cezalandırma yetkisinin zaman bakımından sınırlandırılmasıdır. Bu nedenle zamanaşımı kurallarının geçmişe yürütülmesi, kanunilik ilkesine ve zamanaşımı kurumunun amacına aykırı olacaktır. İkinci görüş ise zamanaşımı kurallarının kesinlikle geçmişe yürümeyeceğini savunmanın, kanunilik ilkesinin çıkış amacına aykırı sonuçlar doğurabileceğini ileri sürmektedir. Her iki görüş de esasında bireyin daha çok korunması amacından hareket etmektedir. İlk görüş bu korumayı, birey lehine önemli bir kazanım olduğunu kabul ettiği geçmişe yürüme yasağının tartışılmasını önlemek suretiyle yapmaya çalışmaktadır. İkinci görüş ise zamanaşımı kurumu ve geçmişe yürüme yasağı eliyle bazı suçluların genel bir cezasızlık haliyle ödüllendirilmesini engelleme, özellikle devletin bireye karşı saldırılarının mutlak biçimde cezalandırılmasını sağlama çabası içerisindedir. Çalışmamızda her iki görüş demokrasi ve kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve hukuki güvenlik, kusur ve insan onuru gibi ilke ve kavramlar çerçevesinde ele alınmıştır. Zamanaşımı ve geçmişe yürümeye ilişkin tartışmalar somut suç fiilleri, hukuki düzenlemeler, mahkeme içtihatları ve bilimsel içtihatlar çerçevesinde yürütülmüştür. Almanya'da, Nazi Almanyası dönemi ve yine Federal Almanya ile Demokratik Almanya'nın birleşmesi sonrası zamanaşımı kurallarının geçmişe yürütülmesine ilişkin ortaya çıkan örnekler, somut düzenlemeler bağlamında özellikle dikkat çekicidir. Tartışmaların odağındaki somut suç fiilleri ise devlet ve kamunun yönlendirdiği suç kavramı altında ele alınmıştır ki, bu kavram da kanımızca önem arz etmektedir. Çalışmamızın sonunda tüm bu tartışma ve incelemeler ışığında cevabını aradığımız soruya ilişkin öneriler sistematik bir biçimde ifade edilmiştir. Bu eserle karşılaştırmalı hukukta çokça incelenen söz konusu tartışmaların ülkemiz doktrinine aktarılması ve eserin somut öneriler bağlamında ülkemiz hukukuna naçizane bir katkı sunması en büyük temennimizdir.