“Kürt kökenli isyanlar” “terör ve benzeri olaylar” anlatılırken, taraf olan olmayan herkes bu yaklaşımları “Kürt meselesi/sorunu” olarak nitelendirmişlerdir. Oysa kitabı okuduğunuzda da anlaşılacağı gibi, tüm bu eylemlerin sonucunun gerçekte siyasal bir sistem kurma amacı güttüğünü göreceksiniz. Bu nedenle “Kürt Sorunu/Meselesi” olarak görülen olgunun, bir “Kürt Siyasi Hareketi” olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını düşünenlerdenim.
Geçmişten günümüze süre gelen Kürt Siyasi Hareketini üç başlık altında toplamak hatalı olmaz. Siyaset sahnesine çıkan Kürt teorisyenlerin 1517'den itibaren Anadolu ve Ortadoğu'da varlılarını sürdürmek ve millet olma yolunda geliştirdikleri sistem, her üç dönemde farklı şekilde ortaya çıkmış ve toplumsal başkaldırıya dönüşmüştür. Hepsinin ortak paydası, her üç aşamada da siyasi ve silahlı başkaldırının arkasında, Kürt kökenli toplumun özünden gelen bir içsel hareketten ziyade, bölgenin jeopolitik ve askeri katsayısının yüksek olması nedeniyle, dünyayı yönetme isteğinde olan güçlerin planlarının ve bu planları uygulayabilmek için Kürt siyasal hareketini kullanıldığını görmek mümkündür. Bu nedenle geçmişten günümüze kadar Kürt Siyasi Hareketinin savunduğu görüşler, özünden uzak bir başka ülke çıkarlarıyla değişkenlik göstermiş, amaçtan yoksun bu hareketler “sözde demokratikleşme” söylemi altında, bölücü bir yapı kazanarak, “terör” eylemlerine dönüşmüştür.
Kürt Siyasi Hareket tarih boyunca hiç bir zaman Kürt Halkının geleceği, bağımsızlığı ve demokratik hakların kazanılması için içsel dinamiklerini harekete geçiren bir mücadele içinde olmamıştır. Zaman zaman aşiretlerin kendi bölgesel güç çıkarlarını korumak ve ya bölgedeki çıkar devletlerin menfaatlerini ulaşmasını sağlamak için bir maşa şeklinde kullanılmış ve bundan sonra da kullanılacaktır. Oysa her yönüyle zengin coğrafyamızda, ortak kültür ve kökenin açıkça bizi bir araya getirdiği toplumsal değerlerin en üst düzeyde sağlandığı, kırsal ve kentsel yaşamda iç içe kaynaşan yapıların oluştuğu Türkiye Vatandaşlığı, en önemli çözüm olmalıdır.
“Kürt kökenli isyanlar” “terör ve benzeri olaylar” anlatılırken, taraf olan olmayan herkes bu yaklaşımları “Kürt meselesi/sorunu” olarak nitelendirmişlerdir. Oysa kitabı okuduğunuzda da anlaşılacağı gibi, tüm bu eylemlerin sonucunun gerçekte siyasal bir sistem kurma amacı güttüğünü göreceksiniz. Bu nedenle “Kürt Sorunu/Meselesi” olarak görülen olgunun, bir “Kürt Siyasi Hareketi” olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını düşünenlerdenim.
Geçmişten günümüze süre gelen Kürt Siyasi Hareketini üç başlık altında toplamak hatalı olmaz. Siyaset sahnesine çıkan Kürt teorisyenlerin 1517'den itibaren Anadolu ve Ortadoğu'da varlılarını sürdürmek ve millet olma yolunda geliştirdikleri sistem, her üç dönemde farklı şekilde ortaya çıkmış ve toplumsal başkaldırıya dönüşmüştür. Hepsinin ortak paydası, her üç aşamada da siyasi ve silahlı başkaldırının arkasında, Kürt kökenli toplumun özünden gelen bir içsel hareketten ziyade, bölgenin jeopolitik ve askeri katsayısının yüksek olması nedeniyle, dünyayı yönetme isteğinde olan güçlerin planlarının ve bu planları uygulayabilmek için Kürt siyasal hareketini kullanıldığını görmek mümkündür. Bu nedenle geçmişten günümüze kadar Kürt Siyasi Hareketinin savunduğu görüşler, özünden uzak bir başka ülke çıkarlarıyla değişkenlik göstermiş, amaçtan yoksun bu hareketler “sözde demokratikleşme” söylemi altında, bölücü bir yapı kazanarak, “terör” eylemlerine dönüşmüştür.
Kürt Siyasi Hareket tarih boyunca hiç bir zaman Kürt Halkının geleceği, bağımsızlığı ve demokratik hakların kazanılması için içsel dinamiklerini harekete geçiren bir mücadele içinde olmamıştır. Zaman zaman aşiretlerin kendi bölgesel güç çıkarlarını korumak ve ya bölgedeki çıkar devletlerin menfaatlerini ulaşmasını sağlamak için bir maşa şeklinde kullanılmış ve bundan sonra da kullanılacaktır. Oysa her yönüyle zengin coğrafyamızda, ortak kültür ve kökenin açıkça bizi bir araya getirdiği toplumsal değerlerin en üst düzeyde sağlandığı, kırsal ve kentsel yaşamda iç içe kaynaşan yapıların oluştuğu Türkiye Vatandaşlığı, en önemli çözüm olmalıdır.