“Evren hikâyelerden oluşur, atomlardan değil.”
Muriel Rukeyser
Dijitalleşme, her şeyi etkilediği gibi hikâye anlatıcılığı kavramına da yepyeni nitelikler kazandırdı. Artık interaktif mecralarda, hikâyeleri tek bir anlatıcının tekelinden çıkararak çoğul bir şekilde yaratıyoruz. Aynı anda hem anlatan hem de dinleyeniz. Eskiden dilden dile ve nesiller üzerinden aktarılan hikâyeleri günümüzde kişisel profillerimizden ve anlık olarak yayabiliyoruz. Web ortamında bilgilerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, tutum ve davranışlarımızı üreten ve ürettikçe tüketen yepyeni bir kimliğe sahibiz. İletişim, algılama ve anlamlandırma becerilerimiz teknolojiyle bütünleşmişti. Sözün özü, hikâyeler üretmeye ve tüketmeye eskisinden çok daha yatkınız.
Anlatan ve dinleyen olarak dijital bir dönüşüm yaşadığımız bu noktada, hikâye anlatıcılığının pazarlamanın ve reklamcılığın ilgisini çekmesi de kaçınılmaz oluyor. Firmalar/Markalar, anbean yaşanan güncel gelişmeleri göz önüne alarak üretüketici (prosumer) adıyla kavramlaştırılan yeni tüketiciye yönelik stratejiler geliştirmek ve değişen pazarlama eğilimlerini kendi faaliyetlerine uygulamak için dijital hikâye anlatıcılığının tüm olanaklarından yararlanıyor.
Elinizdeki kitap, yukarıda bahsedilenlerden hareketle, gelenekselden dijitale hikâye anlatıcılığının yaşadığı tarihsel değişimi ve dönüşümü güncel reklamlar üzerinden inceleyerek meraklısına, yani pazarlama ve reklam sektörü profesyonellerine, reklam ve hikâye anlatıcılığı üzerine çalışan öğrenci ve akademisyenlere, geniş bir perspektif sunmayı amaçlıyor. Umarız, herkes hikâyenin sonunda canavarı yenerek fakirlikten zenginliğe ulaşır, komedi ve trajedi dolu arayışlarında yeniden doğar ve bir kahraman olarak kendini ait hissettiği evrene sağ salim geri döner.
“Evren hikâyelerden oluşur, atomlardan değil.”
Muriel Rukeyser
Dijitalleşme, her şeyi etkilediği gibi hikâye anlatıcılığı kavramına da yepyeni nitelikler kazandırdı. Artık interaktif mecralarda, hikâyeleri tek bir anlatıcının tekelinden çıkararak çoğul bir şekilde yaratıyoruz. Aynı anda hem anlatan hem de dinleyeniz. Eskiden dilden dile ve nesiller üzerinden aktarılan hikâyeleri günümüzde kişisel profillerimizden ve anlık olarak yayabiliyoruz. Web ortamında bilgilerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, tutum ve davranışlarımızı üreten ve ürettikçe tüketen yepyeni bir kimliğe sahibiz. İletişim, algılama ve anlamlandırma becerilerimiz teknolojiyle bütünleşmişti. Sözün özü, hikâyeler üretmeye ve tüketmeye eskisinden çok daha yatkınız.
Anlatan ve dinleyen olarak dijital bir dönüşüm yaşadığımız bu noktada, hikâye anlatıcılığının pazarlamanın ve reklamcılığın ilgisini çekmesi de kaçınılmaz oluyor. Firmalar/Markalar, anbean yaşanan güncel gelişmeleri göz önüne alarak üretüketici (prosumer) adıyla kavramlaştırılan yeni tüketiciye yönelik stratejiler geliştirmek ve değişen pazarlama eğilimlerini kendi faaliyetlerine uygulamak için dijital hikâye anlatıcılığının tüm olanaklarından yararlanıyor.
Elinizdeki kitap, yukarıda bahsedilenlerden hareketle, gelenekselden dijitale hikâye anlatıcılığının yaşadığı tarihsel değişimi ve dönüşümü güncel reklamlar üzerinden inceleyerek meraklısına, yani pazarlama ve reklam sektörü profesyonellerine, reklam ve hikâye anlatıcılığı üzerine çalışan öğrenci ve akademisyenlere, geniş bir perspektif sunmayı amaçlıyor. Umarız, herkes hikâyenin sonunda canavarı yenerek fakirlikten zenginliğe ulaşır, komedi ve trajedi dolu arayışlarında yeniden doğar ve bir kahraman olarak kendini ait hissettiği evrene sağ salim geri döner.