Hiç şüphesiz gençlik, insan hayatının en güçlü ve en dinamik dönemini oluşturmaktadır. Bu dönemin ayırt edici özelliği, gençte birtakım fizyolojik ve psikolojik değişikliklerin yanında umudun, heyecanın, dinamizmin ve geleceğe dair hayallerin çok yoğun bir biçimde yaşanmasıdır. Literatürde genellikle çocukluk ile yetişkinlik arasında bir geçiş evresi olarak da görülen gençlik aynı zamanda insan hayatının en bunalımlı ve değişken dönemi olarak da kabul edilmektedir. Zira bu dönemde, bireydeki bedensel ve ruhsal değişim, duygusal ve bilişsel gelişim en üst düzeye çıkmakta; karakter, kimlik, kişilik ve benlik oluşumu tamamlanmaktadır. Aslında gençlik, yeni bir gelişim evresini yaşayan gencin maruz kaldığı değişimin ve bu değişimin neden olduğu bunalım ve krizin ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Bir değişim ve dönüşüm süreci olan gençlik, bireyin yeni ilişikler, alışkanlıklar, tutum ve davranışlar edinmeye ve anne-baba himayesinden çıkarak akran gruplarının ve sosyal çevrenin etkisinde hareket etmeye başlamasını ifade etmektedir.
Diğer bir deyişle, bireyin sosyal ve psikolojik açıdan olgunlaşması, bağımsızlık ve özgürlük yanlısı bir tutum takınması ve toplumda kimlik ve şahsiyet edinme çabasına girmesidir. Zira bu dönem, yetişkinliğe giden yolda çok önemli bir bariyer oluşturmakta, gencin çoğu zaman altından kalkamadığı çok boyutlu ve karmaşık sorunlara neden olmaktadır. Fırtınalı ve stresli bir süreci ifade eden gençlik, aynı zamanda bireyde, duygu-durum, değer-ahlak ve tutum-davranış noktasında dramatik bir değişime de yol açmaktadır. Hiç şüphesiz bu dramatik değişimin kendisini en çok hissettirdiği alanların başında ise din, dinî inanç ve dinî tutumlar gelmektedir. Özellikle 2000 ve sonrasında doğan ve literatürde Z Kuşağı olarak geçen gençlerin her geçen gün daha fazla modernleşen ve sekülerleşen Türkiye'de dinî hayata dair inanç ve tutumlarında nasıl bir değişim ve dönüşüm yaşandığı ve bu değişim ve dönüşümde rol oynayan sosyal, ekonomik, kültürel ve politik faktörlerin neler olduğu sorusu, bu çalışmanın en önemli konusunu, sorununu ve kapsamını oluşturmuştur.
Hiç şüphesiz gençlik, insan hayatının en güçlü ve en dinamik dönemini oluşturmaktadır. Bu dönemin ayırt edici özelliği, gençte birtakım fizyolojik ve psikolojik değişikliklerin yanında umudun, heyecanın, dinamizmin ve geleceğe dair hayallerin çok yoğun bir biçimde yaşanmasıdır. Literatürde genellikle çocukluk ile yetişkinlik arasında bir geçiş evresi olarak da görülen gençlik aynı zamanda insan hayatının en bunalımlı ve değişken dönemi olarak da kabul edilmektedir. Zira bu dönemde, bireydeki bedensel ve ruhsal değişim, duygusal ve bilişsel gelişim en üst düzeye çıkmakta; karakter, kimlik, kişilik ve benlik oluşumu tamamlanmaktadır. Aslında gençlik, yeni bir gelişim evresini yaşayan gencin maruz kaldığı değişimin ve bu değişimin neden olduğu bunalım ve krizin ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Bir değişim ve dönüşüm süreci olan gençlik, bireyin yeni ilişikler, alışkanlıklar, tutum ve davranışlar edinmeye ve anne-baba himayesinden çıkarak akran gruplarının ve sosyal çevrenin etkisinde hareket etmeye başlamasını ifade etmektedir.
Diğer bir deyişle, bireyin sosyal ve psikolojik açıdan olgunlaşması, bağımsızlık ve özgürlük yanlısı bir tutum takınması ve toplumda kimlik ve şahsiyet edinme çabasına girmesidir. Zira bu dönem, yetişkinliğe giden yolda çok önemli bir bariyer oluşturmakta, gencin çoğu zaman altından kalkamadığı çok boyutlu ve karmaşık sorunlara neden olmaktadır. Fırtınalı ve stresli bir süreci ifade eden gençlik, aynı zamanda bireyde, duygu-durum, değer-ahlak ve tutum-davranış noktasında dramatik bir değişime de yol açmaktadır. Hiç şüphesiz bu dramatik değişimin kendisini en çok hissettirdiği alanların başında ise din, dinî inanç ve dinî tutumlar gelmektedir. Özellikle 2000 ve sonrasında doğan ve literatürde Z Kuşağı olarak geçen gençlerin her geçen gün daha fazla modernleşen ve sekülerleşen Türkiye'de dinî hayata dair inanç ve tutumlarında nasıl bir değişim ve dönüşüm yaşandığı ve bu değişim ve dönüşümde rol oynayan sosyal, ekonomik, kültürel ve politik faktörlerin neler olduğu sorusu, bu çalışmanın en önemli konusunu, sorununu ve kapsamını oluşturmuştur.