Timothy Morton, Gerçekçi Büyü: Nesneler, Ontoloji, Nedensellik kitabında nesnelerle görünüşleri arasındaki derin yarığa yerleşmeye çalışıyor. Her şeyin ne göründüğü gibi olduğunu ne olduğu gibi göründüğünü savunuyor. Bu uğurda çelişmezlik ilkesiyle bile çelişmeyi göze alıyor. Graham Harman’ın Nesne Yönelimli Ontoloji (NEYO) adını verdiği felsefi araştırma projesinden aldığı ilhamla gerçekliğin yapıtaşları olarak tanımlanan nesnelerin yaşam döngüsünü betimlemeye çalışıyor. Her şey bir şey olarak doğuyor, hayat sürüyor ve ölüyor. Her şey her şey olup bittikten sonra olmadığı bir şey olmuş oluyor. Morton işte bu derin çelişkiyi derin bir yarığın, devasa bir uçurumun varlığına delil sayıyor. Siz uçuruma baktıkça uçurum da size bakıyor, sizi uzaktan etkiliyor ve sonunda anlıyorsunuz ki sadece siz değilmişsiniz bu durumda olan, her şey böyleymiş. Nedensellik estetikten, estetik ise nedensellikten başka bir şey değilmiş.
Bu kitapta Morton, ilk çalışmalarını İngiliz romantik şiir geleneğine adamış olmanın imkanlarını kullanarak hayli girift ve canlı bir kompozisyon oluşturuyor. Felsefi risalelere ve denemelere özgü çoğu akademik uzlaşımı önemsemeden ama sarihlikten de ödün vermeden kaleme alıyor düşüncelerini. Geniş ilgi alanı sayesinde hep taze örnekler bulup çıkarıyor. Miles Davis ile Nagarjuna, Shelley ile Hopkins, Razi ile Graham Priest, Aristoteles ile Gerard Genette arasında mekik dokuyarak yepyeni bir retorik çerçeve kuruyor. Gerçeğin büyüsüyle gözleri kamaşan herkesi heyecanlandıracak harikulade bir örgü örüyor.
Hakan Atay
Timothy Morton, Gerçekçi Büyü: Nesneler, Ontoloji, Nedensellik kitabında nesnelerle görünüşleri arasındaki derin yarığa yerleşmeye çalışıyor. Her şeyin ne göründüğü gibi olduğunu ne olduğu gibi göründüğünü savunuyor. Bu uğurda çelişmezlik ilkesiyle bile çelişmeyi göze alıyor. Graham Harman’ın Nesne Yönelimli Ontoloji (NEYO) adını verdiği felsefi araştırma projesinden aldığı ilhamla gerçekliğin yapıtaşları olarak tanımlanan nesnelerin yaşam döngüsünü betimlemeye çalışıyor. Her şey bir şey olarak doğuyor, hayat sürüyor ve ölüyor. Her şey her şey olup bittikten sonra olmadığı bir şey olmuş oluyor. Morton işte bu derin çelişkiyi derin bir yarığın, devasa bir uçurumun varlığına delil sayıyor. Siz uçuruma baktıkça uçurum da size bakıyor, sizi uzaktan etkiliyor ve sonunda anlıyorsunuz ki sadece siz değilmişsiniz bu durumda olan, her şey böyleymiş. Nedensellik estetikten, estetik ise nedensellikten başka bir şey değilmiş.
Bu kitapta Morton, ilk çalışmalarını İngiliz romantik şiir geleneğine adamış olmanın imkanlarını kullanarak hayli girift ve canlı bir kompozisyon oluşturuyor. Felsefi risalelere ve denemelere özgü çoğu akademik uzlaşımı önemsemeden ama sarihlikten de ödün vermeden kaleme alıyor düşüncelerini. Geniş ilgi alanı sayesinde hep taze örnekler bulup çıkarıyor. Miles Davis ile Nagarjuna, Shelley ile Hopkins, Razi ile Graham Priest, Aristoteles ile Gerard Genette arasında mekik dokuyarak yepyeni bir retorik çerçeve kuruyor. Gerçeğin büyüsüyle gözleri kamaşan herkesi heyecanlandıracak harikulade bir örgü örüyor.
Hakan Atay