Osman Gazi bir gün rüyasında Şeyh Edebali’nin koynundan bir ay doğduğunu, yükselip kendi koynuna girdiğini görür. Göbeğinden bir ağaç çıkar. Dünyayı tutan gölgesinde dağlar vardır. Her dağın dibinden sular çıkar. Sulardan kimi içer, kimi bahçe sular, kimi çeşme akıtır.
Ne mutlu bize ki, kıtalara gölge salan ‘Osmanlı ağacı’ gün geldi, kesildi. O yitirdiğimiz ‘ağaç nasıl bir şeydi? Ruhu üç kıtaya hangi sırlı yollardan dallarını uzatmış, gölgesinde 72 milleti bir insanlık bahçesi halinde hangi iksirle yaşatabilmişti? Osmanlı sevinci bir daha yaşanabilir, bir başka deyişle Osmanlı geri gelebilir miydi?
Mustafa Armağan Geri Gel Ey Osmanlı’da bize yalnız tarih anlatmakla kalmıyor; bir yandan tarihi bugüne doğru çekerken, bugünü de tarihe aşina kılmaya çabalıyor. ‘Osmanlı’ya dönüş’, ona göre Osmanlı’nın tekrar var edilmesi gibi zamanın dışına çıkmayı teklif eden ütopik bir çağrı değil; Osmanlı’nın miras bıraktığı ruhla onun yarıda bıraktığı ve yokluğunda üzerimize borç kalan misyonu devam ettirmeyi kastediyor. Yazarın çağrısı aslında bize:
“Geri gel ey Osmanlı! Asırların yirmi birincisi senin sesini, duruşunu ve yürüyüşünü bekliyor. Zulüm tarlasına dönen dünyada kurtlara kurtluklarını hatırlatacak ve mazlumların elini tutacak ışık senin yüksek alnında parlıyor çünkü.”
Osman Gazi bir gün rüyasında Şeyh Edebali’nin koynundan bir ay doğduğunu, yükselip kendi koynuna girdiğini görür. Göbeğinden bir ağaç çıkar. Dünyayı tutan gölgesinde dağlar vardır. Her dağın dibinden sular çıkar. Sulardan kimi içer, kimi bahçe sular, kimi çeşme akıtır.
Ne mutlu bize ki, kıtalara gölge salan ‘Osmanlı ağacı’ gün geldi, kesildi. O yitirdiğimiz ‘ağaç nasıl bir şeydi? Ruhu üç kıtaya hangi sırlı yollardan dallarını uzatmış, gölgesinde 72 milleti bir insanlık bahçesi halinde hangi iksirle yaşatabilmişti? Osmanlı sevinci bir daha yaşanabilir, bir başka deyişle Osmanlı geri gelebilir miydi?
Mustafa Armağan Geri Gel Ey Osmanlı’da bize yalnız tarih anlatmakla kalmıyor; bir yandan tarihi bugüne doğru çekerken, bugünü de tarihe aşina kılmaya çabalıyor. ‘Osmanlı’ya dönüş’, ona göre Osmanlı’nın tekrar var edilmesi gibi zamanın dışına çıkmayı teklif eden ütopik bir çağrı değil; Osmanlı’nın miras bıraktığı ruhla onun yarıda bıraktığı ve yokluğunda üzerimize borç kalan misyonu devam ettirmeyi kastediyor. Yazarın çağrısı aslında bize:
“Geri gel ey Osmanlı! Asırların yirmi birincisi senin sesini, duruşunu ve yürüyüşünü bekliyor. Zulüm tarlasına dönen dünyada kurtlara kurtluklarını hatırlatacak ve mazlumların elini tutacak ışık senin yüksek alnında parlıyor çünkü.”