Vartuhi Kalantar, “Getronagan pandi ginerun pajinı”nda (Hapishane-i Umumi Kadınlar Koğuşu) Osmanlı topraklarında bir kadın tarafından yazılmış ilk cezaevi tanıklığını sunuyor. Lozan’da üniversite öğrencisiyken ailesine gönderdiği mektuplar gerekçe gösterilerek 1915’te tutuklanan, anne ve babasıyla birlikte Divan-ı Harp’te yargılanan ve henüz yirmi yaşındayken yaklaşık üç yılını İstanbul’daki Mehterhane de denilen Merkez Cezaevi’nde geçiren Kalantar, en zor koşullarda bile direnmenin mümkün olduğunu gösteriyor yaşadıklarıyla. Ünlü Ermeni feminist gazeteci ve yazar Hayganuş Mark’ın Hay gin (Ermeni Kadını) gazetesinde 1921-22’de tefrika edilen metin, yazarının keskin gözlem gücüyle odağına kâh gardiyanları, kâh bir Kürt, Acem, muhacir ya da Arap tutsağı alarak, adeta bir antropoloji metni gibi tüm renkleriyle Osmanlı cezaevinin röntgenini çekiyor.
Vartuhi Kalantar, “Getronagan pandi ginerun pajinı”nda (Hapishane-i Umumi Kadınlar Koğuşu) Osmanlı topraklarında bir kadın tarafından yazılmış ilk cezaevi tanıklığını sunuyor. Lozan’da üniversite öğrencisiyken ailesine gönderdiği mektuplar gerekçe gösterilerek 1915’te tutuklanan, anne ve babasıyla birlikte Divan-ı Harp’te yargılanan ve henüz yirmi yaşındayken yaklaşık üç yılını İstanbul’daki Mehterhane de denilen Merkez Cezaevi’nde geçiren Kalantar, en zor koşullarda bile direnmenin mümkün olduğunu gösteriyor yaşadıklarıyla. Ünlü Ermeni feminist gazeteci ve yazar Hayganuş Mark’ın Hay gin (Ermeni Kadını) gazetesinde 1921-22’de tefrika edilen metin, yazarının keskin gözlem gücüyle odağına kâh gardiyanları, kâh bir Kürt, Acem, muhacir ya da Arap tutsağı alarak, adeta bir antropoloji metni gibi tüm renkleriyle Osmanlı cezaevinin röntgenini çekiyor.