Prangalar vurmuş pencereme. Uzaklardan ışıldayan bir yıldız. Düşlerimiz zamanın esintisine takılmış. Estikçe gülüşünde sevincin belirir. Rüzgâr dolanıyor özlemlerimin tenine. Bakışlarımla dokunsam, alıp başını gidecek. Bir de bakarım ki yalnızlık dolambacıdır beni kuşatan. Ne yana dönsem dilsiz görüntü sayıklar, aynı tanımsız sessizlik konuşur, dalıp giderim. Zaman ve mekânın ötesinde çocuk bakışlı düşlerin dalar geceme. Avucumda bir damla gözyaşı; yağmur kokar, toprak kokar. Bağlasan, duramam duvarların dibinde. Uzatırım ellerimi, görüntün bir belirir, bir yok olur. Bir gamzenin neşesi vurur yüzüne. Yanağında bir çiy tanesinin sevinci belirir. Neşeyle dokunurum, boşuna! Duvarların sancısı tutar beni. Yalnızlık gelir yanı başıma kurulur. Kaçışı yok, hayal kurmak nafile! İçeride bize dair her şeyin örtüye sarındığı zamanlardır; her şeyin iki anlamı vardır, anlamlar ikili konuşur. Sussam anlamazsın, konuşsam tanımsız kalır...
Prangalar vurmuş pencereme. Uzaklardan ışıldayan bir yıldız. Düşlerimiz zamanın esintisine takılmış. Estikçe gülüşünde sevincin belirir. Rüzgâr dolanıyor özlemlerimin tenine. Bakışlarımla dokunsam, alıp başını gidecek. Bir de bakarım ki yalnızlık dolambacıdır beni kuşatan. Ne yana dönsem dilsiz görüntü sayıklar, aynı tanımsız sessizlik konuşur, dalıp giderim. Zaman ve mekânın ötesinde çocuk bakışlı düşlerin dalar geceme. Avucumda bir damla gözyaşı; yağmur kokar, toprak kokar. Bağlasan, duramam duvarların dibinde. Uzatırım ellerimi, görüntün bir belirir, bir yok olur. Bir gamzenin neşesi vurur yüzüne. Yanağında bir çiy tanesinin sevinci belirir. Neşeyle dokunurum, boşuna! Duvarların sancısı tutar beni. Yalnızlık gelir yanı başıma kurulur. Kaçışı yok, hayal kurmak nafile! İçeride bize dair her şeyin örtüye sarındığı zamanlardır; her şeyin iki anlamı vardır, anlamlar ikili konuşur. Sussam anlamazsın, konuşsam tanımsız kalır...