“Karanlık yavaşça açılıyor.
Güneşin doğuşu engellenemez…”
İnci Aral’ın 2001 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne layık görülen öykü toplamı Gölgede Kırk Derece, erkek egemen anlayışın ve mevcut düzenin kurallarının, birey ve özellikle kadınlar üzerinde kurduğu baskıyı, yazarın yarattığı farklı kadın tipleri üzerinden, çoksesli anlatımın imkânlarıyla ortaya koyuyor. Aile bağlarının, kadın-erkek ilişkilerinin ve birey-toplum ilişkisinin sevgisizlik, geç kalmışlık hissi, irade, vicdan, dayatma gibi odaklar üzerinden irdelendiği Gölgede Kırk Derece’nin atmosferi, yalnızca ataerkil düzenin şiddetinden değil, aynı zamanda siyasi hadiselerin ve yeni yeni kurulmaya çalışılan düzenin sancılarından oluşuyor.
Çürümüş bir suyun burukluğu var, öpücüklerin ulaşamadığı ağzımda. Göz boyalarım ellerime bulaşıyor. Yeşil-kırmızı trafik işaretleri anlamsızca yanıp sönüyor, korna sesleri balkonuma yükseliyor ve ben hâlâ ne zaman nerede geçip ne zaman nerede duracağımı iyice bilmiyorum. Hiçbir karşılaşmanın yaralarımı saramayacağını biliyorum ama artık. Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.
“Karanlık yavaşça açılıyor.
Güneşin doğuşu engellenemez…”
İnci Aral’ın 2001 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne layık görülen öykü toplamı Gölgede Kırk Derece, erkek egemen anlayışın ve mevcut düzenin kurallarının, birey ve özellikle kadınlar üzerinde kurduğu baskıyı, yazarın yarattığı farklı kadın tipleri üzerinden, çoksesli anlatımın imkânlarıyla ortaya koyuyor. Aile bağlarının, kadın-erkek ilişkilerinin ve birey-toplum ilişkisinin sevgisizlik, geç kalmışlık hissi, irade, vicdan, dayatma gibi odaklar üzerinden irdelendiği Gölgede Kırk Derece’nin atmosferi, yalnızca ataerkil düzenin şiddetinden değil, aynı zamanda siyasi hadiselerin ve yeni yeni kurulmaya çalışılan düzenin sancılarından oluşuyor.
Çürümüş bir suyun burukluğu var, öpücüklerin ulaşamadığı ağzımda. Göz boyalarım ellerime bulaşıyor. Yeşil-kırmızı trafik işaretleri anlamsızca yanıp sönüyor, korna sesleri balkonuma yükseliyor ve ben hâlâ ne zaman nerede geçip ne zaman nerede duracağımı iyice bilmiyorum. Hiçbir karşılaşmanın yaralarımı saramayacağını biliyorum ama artık. Yok hayır, ölümü düşünmüyorum, yaşamayı beceremeyenlerin intiharları da bir işe yaramaz.