“Gözlerimi açtığımda tekrar karşılaşıyorum buruşuk kağıt yağmuruyla. Gencim ve kağıtları yakalamakta, buruşuk yüzeylerinde yazanları okumakta zorluk çekmiyorum. Şimdi başarsam da bunları; el, ben nefes alırken bile kağıtlarımı buruşturmaya cesaret eden el, bir gün hepsini sahipsiz bulacak ve yakacak. İstanbul'un en güzel gecelerinin şahidiyim ben. İşte burada ifade veriyorum. Delil beyanında olsun istiyorum. Oysaki gökyüzü delil buruşturucu ve yakıcı dev bir elin yuvası.”
Nisan Erdem, ilk kitabı Gör İhtarı'nda bir flanözün gözüyle hareket ediyor. Şehrin uyarıcı ışıkları, levhaları, tabelaları, sesleri karşısında içindeki genç kadını kayıtsız şartsız seven kahramanlar yaratıyor. Bazı görüntüler rüyalardan, kum saatlerinden taşarken bazıları da zamanı ileri-geri sarıp çölde bir fotoğraftan, kayıp kuş ilanına iliştirilmiş telefon numarasından ve iki kişi arasında söylenmek zorunda kalınanların tam ortasından kaydediliyor.
Gör İhtarı, naif bir ürperti!
“Gözlerimi açtığımda tekrar karşılaşıyorum buruşuk kağıt yağmuruyla. Gencim ve kağıtları yakalamakta, buruşuk yüzeylerinde yazanları okumakta zorluk çekmiyorum. Şimdi başarsam da bunları; el, ben nefes alırken bile kağıtlarımı buruşturmaya cesaret eden el, bir gün hepsini sahipsiz bulacak ve yakacak. İstanbul'un en güzel gecelerinin şahidiyim ben. İşte burada ifade veriyorum. Delil beyanında olsun istiyorum. Oysaki gökyüzü delil buruşturucu ve yakıcı dev bir elin yuvası.”
Nisan Erdem, ilk kitabı Gör İhtarı'nda bir flanözün gözüyle hareket ediyor. Şehrin uyarıcı ışıkları, levhaları, tabelaları, sesleri karşısında içindeki genç kadını kayıtsız şartsız seven kahramanlar yaratıyor. Bazı görüntüler rüyalardan, kum saatlerinden taşarken bazıları da zamanı ileri-geri sarıp çölde bir fotoğraftan, kayıp kuş ilanına iliştirilmiş telefon numarasından ve iki kişi arasında söylenmek zorunda kalınanların tam ortasından kaydediliyor.
Gör İhtarı, naif bir ürperti!