Yıl 1943. Orta Atlantik’te sürüklenen bir şişme botta, savaş alanındaki çarpışmadan hayatta kalan iki asker: Batan Alman denizaltısının deniz eri “Öteki” ile düşen Amerikan askeri uçağının pilotu “Tek Kollu”. Az öncesine dek düşman olan bu iki adam okyanusun ortasında kader ortağına dönüşür. Ağır yaralı pilot üçüncü günde ölür; Alman deniz eri susuzluktan ölmek üzeredir.
Jens Rehn’in Türkçeye çevrilen ilk kitabı Görünürde Hiçbir Şey Yok (1954) ana konusu çerçevesinde, Beckett’in Godot'yu Beklerken (1952) oyunu ve Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz (1952) romanıyla ortak yazınsal-felsefi çağrışımlar içeren; anlatı, dil ve biçem açısından varoluşsal deneyimle kendi rotasını çizen, sarsıcı bir ilk roman. Duygusallıktan ve yalancı coşkudan arındırılmış, nesnel bir yazını ve yalınlığı pusula edinen Gruppe der Zwölf’ün (On İkiler Grubu) ilkelerine bağlı kalarak “buz gibi” bir gerçekçiliğe ulaşan bu varoluşçu mesel, Jens Rehn’in II. Dünya Savaşı’nda denizaltı subayı olarak yaşadığı olayı merkezine alıyor.
Yıl 1943. Orta Atlantik’te sürüklenen bir şişme botta, savaş alanındaki çarpışmadan hayatta kalan iki asker: Batan Alman denizaltısının deniz eri “Öteki” ile düşen Amerikan askeri uçağının pilotu “Tek Kollu”. Az öncesine dek düşman olan bu iki adam okyanusun ortasında kader ortağına dönüşür. Ağır yaralı pilot üçüncü günde ölür; Alman deniz eri susuzluktan ölmek üzeredir.
Jens Rehn’in Türkçeye çevrilen ilk kitabı Görünürde Hiçbir Şey Yok (1954) ana konusu çerçevesinde, Beckett’in Godot'yu Beklerken (1952) oyunu ve Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz (1952) romanıyla ortak yazınsal-felsefi çağrışımlar içeren; anlatı, dil ve biçem açısından varoluşsal deneyimle kendi rotasını çizen, sarsıcı bir ilk roman. Duygusallıktan ve yalancı coşkudan arındırılmış, nesnel bir yazını ve yalınlığı pusula edinen Gruppe der Zwölf’ün (On İkiler Grubu) ilkelerine bağlı kalarak “buz gibi” bir gerçekçiliğe ulaşan bu varoluşçu mesel, Jens Rehn’in II. Dünya Savaşı’nda denizaltı subayı olarak yaşadığı olayı merkezine alıyor.