“Dağların, ovaların, ırmakların, göllerin ve denizlerin arasında, havada, karada, suda ve toprak altında yaşayıp giden her çeşit varlığın orta yerinde dururdu bu koskoca kaya. Üzerinde bir adam oturur, oturur, otururdu.”
Başka bir dünya, başka bir harita.
Asırlar önce bırakmıştı insanlar hayvanları yemeyi.
Uğur Erbaş, aklın ve kalbin yenilgisini anlatıyor.
Her zaman olanla hiç olmayan arasında...
Gozo ve Sagre, gün ışığını arayan fantastik bir grafik roman, trajik bir “dünya tarihi”. Yaklaşan karanlık, kaosun arifesi.
“Dağların, ovaların, ırmakların, göllerin ve denizlerin arasında, havada, karada, suda ve toprak altında yaşayıp giden her çeşit varlığın orta yerinde dururdu bu koskoca kaya. Üzerinde bir adam oturur, oturur, otururdu.”
Başka bir dünya, başka bir harita.
Asırlar önce bırakmıştı insanlar hayvanları yemeyi.
Uğur Erbaş, aklın ve kalbin yenilgisini anlatıyor.
Her zaman olanla hiç olmayan arasında...
Gozo ve Sagre, gün ışığını arayan fantastik bir grafik roman, trajik bir “dünya tarihi”. Yaklaşan karanlık, kaosun arifesi.