Her ev, bir yarış parkuruydu bu ayda… “Hayırlarda yarışın!” ayeti makes bulmuştu gönüllerde. Açlıkla, “emmare”den “mutmainne”ye sıçrıyordu nefisler. Lanetlenen iblis, zincirleniyordu kendi mahpushanesinde… Etrafı misk kokusu sarmıştı. Rahman, oruçlu kulunu methediyordu meleklerine… Cennet kucak açmışken inanan ins ve cine, cehennem kapısına kilit vuruyordu bu ay hürmetine… Minarelerden yükselen ezan sesiyle izin verilince, ordu misali oruç açıyordu müminler. İftar ile ilk sevinci yaşayıp, Rabbine kavuşacağı an duyacağı sevinci hayal ediyordu Rabbe sevdalı gönüller. Oruç, nimetin kadrini talim ediyordu, ülfet hastalığına düçar olmuş bedenlere. Hamd, şükür ve diğergamlık hissiyle doluyordu kalpler. Akrepler kıskacıyla uzatıyordu fukaranın hakkını, eller çekinmeden giriyordu ceplere… Rehavet, bu ayda uğramıyordu kimsenin semtine. Ak güvercin kanadı gibi pır pır ediyordu herkesin yüreği. Öyle heyecanlı, öyle neşeli… Teravih, cem ediyordu aylardır görüşmeye fırsat bulamamış dostları, kardeşleri. En özel günlere tahsis edilmiş giysiler çıkıyordu bir bir sandıklardan. Rüzgârın sesini bastıran kuşların kanat çırpmalarına çocukların neşeli gülüşleri ekleniyor, cami bahçeleri çocuklarla şenleniyordu. Sokaklar, insan seline şahitlik etmenin sevinciyle çığlık atıyor, cami kubbeleri “Allahü Ekber” nidası ile yankılanıyordu. Sair gecelerden hiçbirine benzemiyordu bu gece…
Her ev, bir yarış parkuruydu bu ayda… “Hayırlarda yarışın!” ayeti makes bulmuştu gönüllerde. Açlıkla, “emmare”den “mutmainne”ye sıçrıyordu nefisler. Lanetlenen iblis, zincirleniyordu kendi mahpushanesinde… Etrafı misk kokusu sarmıştı. Rahman, oruçlu kulunu methediyordu meleklerine… Cennet kucak açmışken inanan ins ve cine, cehennem kapısına kilit vuruyordu bu ay hürmetine… Minarelerden yükselen ezan sesiyle izin verilince, ordu misali oruç açıyordu müminler. İftar ile ilk sevinci yaşayıp, Rabbine kavuşacağı an duyacağı sevinci hayal ediyordu Rabbe sevdalı gönüller. Oruç, nimetin kadrini talim ediyordu, ülfet hastalığına düçar olmuş bedenlere. Hamd, şükür ve diğergamlık hissiyle doluyordu kalpler. Akrepler kıskacıyla uzatıyordu fukaranın hakkını, eller çekinmeden giriyordu ceplere… Rehavet, bu ayda uğramıyordu kimsenin semtine. Ak güvercin kanadı gibi pır pır ediyordu herkesin yüreği. Öyle heyecanlı, öyle neşeli… Teravih, cem ediyordu aylardır görüşmeye fırsat bulamamış dostları, kardeşleri. En özel günlere tahsis edilmiş giysiler çıkıyordu bir bir sandıklardan. Rüzgârın sesini bastıran kuşların kanat çırpmalarına çocukların neşeli gülüşleri ekleniyor, cami bahçeleri çocuklarla şenleniyordu. Sokaklar, insan seline şahitlik etmenin sevinciyle çığlık atıyor, cami kubbeleri “Allahü Ekber” nidası ile yankılanıyordu. Sair gecelerden hiçbirine benzemiyordu bu gece…