Aslıhan Duman ilk öykü kitabında kadim zamanlara uzanıp öykülerinin öz suyunu Doğu’dan alıyor. Bizi modern koltuklarımızdan kaldırıp Orta Asya steplerinde, göçebe Türk toplumlarının yaşamına götürüyor. Bu hikâyelerle devrin ve onları yaratan toplumun tarihsel, kültürel, sosyal yapısını yorumlayabiliyor, 21. yüzyıldan kültür hazinemizin temel incisi destanlarımıza yol alıyoruz.
“Çiyin paçalarını, kaftanının eteklerini ıslatmış olmasına aldırmayan İlbilge Hatun kara gözlerini kısmış dağa bakmaya devam ediyordu. Sanki dağın yamacındaki ağaçlara tünemiş, bu saatte ötüşüp duran kuşları, ağaçların altında rızkını aramaya çıkmış tilkileri görecek. Bilirdi elbet, hiçbir şey göremeyeceğini, ama elinden de başka gelen yoktu. Çaresi yok, sessizce bekleyecekti yahşı oğlunun avdan dönüşünü.”
Aslıhan Duman ilk öykü kitabında kadim zamanlara uzanıp öykülerinin öz suyunu Doğu’dan alıyor. Bizi modern koltuklarımızdan kaldırıp Orta Asya steplerinde, göçebe Türk toplumlarının yaşamına götürüyor. Bu hikâyelerle devrin ve onları yaratan toplumun tarihsel, kültürel, sosyal yapısını yorumlayabiliyor, 21. yüzyıldan kültür hazinemizin temel incisi destanlarımıza yol alıyoruz.
“Çiyin paçalarını, kaftanının eteklerini ıslatmış olmasına aldırmayan İlbilge Hatun kara gözlerini kısmış dağa bakmaya devam ediyordu. Sanki dağın yamacındaki ağaçlara tünemiş, bu saatte ötüşüp duran kuşları, ağaçların altında rızkını aramaya çıkmış tilkileri görecek. Bilirdi elbet, hiçbir şey göremeyeceğini, ama elinden de başka gelen yoktu. Çaresi yok, sessizce bekleyecekti yahşı oğlunun avdan dönüşünü.”