Sosyal politika toplumda gittikçe büyüyen işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı işsizliğin ve yoksulluğun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle işçi-işveren arasındaki hizmet akdine bağlı olarak sürdürülen iş ilişkisinde işçinin maruz kaldığı kötü çalışma koşulları ve hak edilenden daha düşük ücret düzeyi işçi sınıfının yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırmıştır. Dolayısıyla işçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasında bir çatışmanın yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Sosyal politikanın temeli işçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasındaki çatışmanın uzlaştırılarak çalışma barışının ve toplumsal huzurun sağlanması düşüncesine dayanmaktadır. İşçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasında uzlaşmanın sağlanması düşüncesi ile başlayan sosyal politika, üretim şeklinde yaşanan gelişmelere orantılı olarak yaşanan toplumsal gelişmelerle birlikte daha kapsamlı bir hale gelmiştir. İnsanlığın var olduğu günden bu yana olduğu gibi Sanayi Devrimi’nden günümüze kadarki süreçte de toplumsal ihtiyaçlar ve beklentiler değişmiş ve sosyal devlet anlayışıyla toplumda yaşayan her bireyin yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenmiştir. İşçi-işveren arasındaki iş ilişkisinden ortaya çıkan çatışmaların giderilmesinin ötesine geçilerek toplumda dezavantajlı olan bireyler de sosyal politikanın kapsamına girmiştir. Günümüzde ise sosyal politikanın anlamı yeniden sorgulanmakta olup, gelecekte yeniden sınırlarının çizileceği kuvvetle muhtemeldir.
Sosyal politika toplumda gittikçe büyüyen işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı işsizliğin ve yoksulluğun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle işçi-işveren arasındaki hizmet akdine bağlı olarak sürdürülen iş ilişkisinde işçinin maruz kaldığı kötü çalışma koşulları ve hak edilenden daha düşük ücret düzeyi işçi sınıfının yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırmıştır. Dolayısıyla işçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasında bir çatışmanın yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Sosyal politikanın temeli işçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasındaki çatışmanın uzlaştırılarak çalışma barışının ve toplumsal huzurun sağlanması düşüncesine dayanmaktadır. İşçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasında uzlaşmanın sağlanması düşüncesi ile başlayan sosyal politika, üretim şeklinde yaşanan gelişmelere orantılı olarak yaşanan toplumsal gelişmelerle birlikte daha kapsamlı bir hale gelmiştir. İnsanlığın var olduğu günden bu yana olduğu gibi Sanayi Devrimi’nden günümüze kadarki süreçte de toplumsal ihtiyaçlar ve beklentiler değişmiş ve sosyal devlet anlayışıyla toplumda yaşayan her bireyin yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenmiştir. İşçi-işveren arasındaki iş ilişkisinden ortaya çıkan çatışmaların giderilmesinin ötesine geçilerek toplumda dezavantajlı olan bireyler de sosyal politikanın kapsamına girmiştir. Günümüzde ise sosyal politikanın anlamı yeniden sorgulanmakta olup, gelecekte yeniden sınırlarının çizileceği kuvvetle muhtemeldir.