Her edebî eser doğup büyüdüğü toplumdan çeşitli ölçüde izler taşır, tıpkı yazarı gibi. Ne kadar zengin ön yaşantıların ürünü olursa olsun kelimelere yön veren, onları bir araya getiren yazar psikolojisi, içinde bulunduğu toplumun koşullarıyla sıkıca ilintilidir ne de olsa.
Fakat yazar, yapaylığını fark edip tüm sınırları kaldırmışsa yaratım dünyasında ve yaşadığı yeri coğrafyasına mahkûm etmeyip evren olarak görebilmişse, tüm insanlığa hitap eden yapıtların kapısına dayanmış demektir kalemi.
Oyunlarında yerel olana evrensel bir perspektifle yaklaşarak okurlara (seyircilere) yepyeni ufuklar açan Yusuf Dündar, Günışığına Mektup'ta da güçlü ve etkili bir dramatik yapı içerisinde soruyor: “Suç nedir? Peki ya ceza? Hem ne anlama geliyor şu ‘Adalet! Adalet!' dedikleri? Mutlak olanı var mıdır yoksa kişiden kişiye değişir mi?”
Yanıtlar herkesin kendi terazisinde.
Her edebî eser doğup büyüdüğü toplumdan çeşitli ölçüde izler taşır, tıpkı yazarı gibi. Ne kadar zengin ön yaşantıların ürünü olursa olsun kelimelere yön veren, onları bir araya getiren yazar psikolojisi, içinde bulunduğu toplumun koşullarıyla sıkıca ilintilidir ne de olsa.
Fakat yazar, yapaylığını fark edip tüm sınırları kaldırmışsa yaratım dünyasında ve yaşadığı yeri coğrafyasına mahkûm etmeyip evren olarak görebilmişse, tüm insanlığa hitap eden yapıtların kapısına dayanmış demektir kalemi.
Oyunlarında yerel olana evrensel bir perspektifle yaklaşarak okurlara (seyircilere) yepyeni ufuklar açan Yusuf Dündar, Günışığına Mektup'ta da güçlü ve etkili bir dramatik yapı içerisinde soruyor: “Suç nedir? Peki ya ceza? Hem ne anlama geliyor şu ‘Adalet! Adalet!' dedikleri? Mutlak olanı var mıdır yoksa kişiden kişiye değişir mi?”
Yanıtlar herkesin kendi terazisinde.