“İnsanlık tarihinin yazılı en uzak geçmişine dayanan sanat türlerinden birisi olan tiyatro, özünü hep insandan almıştır. Bir ressam, boya ve fırça, bir heykeltıraş çamur, kil, seramik kullanırken tiyatro özünü insandan alarak aktarımını da insanla gerçekleştirmektedir. İnsan varsa tiyatro var, tiyatro varsa insan vardır...
1960’lı yıllarda Amerika’da popüler olmuş çevresel sanat ve arazi sanatının öncülerinden Walter de Maria der ki:
‘Bir yana Mona Lisa’yı koysalar, diğer yana Niyagara Şelalesi; hiç şüphesiz herkes Niyagara’ya bakacaktır. Çünkü doğa en güzel sanat eseridir.’ Sanat dallarının çoğu evrende doğal olarak mevcutken tiyatro insanla, insan tiyatroyla başlamıştır. Göbeklitepe kazıları gösterdi ki yerleşik insanlık tarımla değil ritüellerle başlamıştır. İnsanlık tarımdan önce ritüeli keşfederek yerleşik hayata geçerek var olmuşlardır. Bu ritüeller de insanlığa bir armağan olarak tiyatroyu miras bırakmıştır. Ontolojik tartışmaların dışında epistemolojik bir yaklaşımla böylesine derinlikli ve geçmişi tarihin en eski çağlarına dayanan tiyatro için üretim yapmak, insan olmanın hazzını hissettirmektedir. İyi ki tiyatro var...”
“İnsanlık tarihinin yazılı en uzak geçmişine dayanan sanat türlerinden birisi olan tiyatro, özünü hep insandan almıştır. Bir ressam, boya ve fırça, bir heykeltıraş çamur, kil, seramik kullanırken tiyatro özünü insandan alarak aktarımını da insanla gerçekleştirmektedir. İnsan varsa tiyatro var, tiyatro varsa insan vardır...
1960’lı yıllarda Amerika’da popüler olmuş çevresel sanat ve arazi sanatının öncülerinden Walter de Maria der ki:
‘Bir yana Mona Lisa’yı koysalar, diğer yana Niyagara Şelalesi; hiç şüphesiz herkes Niyagara’ya bakacaktır. Çünkü doğa en güzel sanat eseridir.’ Sanat dallarının çoğu evrende doğal olarak mevcutken tiyatro insanla, insan tiyatroyla başlamıştır. Göbeklitepe kazıları gösterdi ki yerleşik insanlık tarımla değil ritüellerle başlamıştır. İnsanlık tarımdan önce ritüeli keşfederek yerleşik hayata geçerek var olmuşlardır. Bu ritüeller de insanlığa bir armağan olarak tiyatroyu miras bırakmıştır. Ontolojik tartışmaların dışında epistemolojik bir yaklaşımla böylesine derinlikli ve geçmişi tarihin en eski çağlarına dayanan tiyatro için üretim yapmak, insan olmanın hazzını hissettirmektedir. İyi ki tiyatro var...”