Tarih felsefesi göstermiştir ki, toplumlar zaman zaman "sosyal fetret" devrelerini yaşamaktadırlar. 12 Eylül öncesi içine sürüklenmiş olduğumuz bu siyasi, iktisadi ve sosyal çalkantılardan kaynaklanan "kaosu" da Türk milleti yenmesini bilecektir. Çünkü, zengin tarihi gelişimi, engin tecrübe ve kültürel birikimi, halkımızdaki bunalımlı dönemlerde ortaya çıkan olağanüstü birlik duygusu bu mitosun gerçekleşmesinde en büyük güç kaynağını teşkil edecektir. Yeter ki, akılcı ve metodik bir tarzda bu güçlerin devreye sokulmasında başarılı adımlar atmış olmasını bilelim...
Görülüyor ki, şiddet normu patalojik bir durum olup, bundan büyük ölçüde yukarıda çizmeye çalıştığımız çarpık tablo sorumludur. Bu nedenle, sosyal yapının restorasyonu sorumluluk bilinci yüksek, sahabet duygusu taşıyan yöneticilerimizin girişecekleri radikal önlemlerin başında gelmelidir. İlkin, Türk tarihi ve kültürel yapımızı geçmişimizi ve geleceğimizi sağlayacak tarzda- ele alan bir bilimsel anlayışın, devletimizin resmi felsefesi haline gelmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, yakın dönemlerde Polonya ve Afganistan'da komünizm karşısında bir güç kaynağı olan "din" faktörü, bir savunma mekanizması olarak, ülkemizde okullaşma süreciyle sistematik bir biçimde re-organize edilmelidir.
Bu nedenle, toplum yapımızı tehdit eden siyasal Kürtçülük, benzeri terör ve şiddet olayları karşısında tarihsel bilinci güçlü, dinsel inanç ve normlarına bağlı toplumsal bir kuşak, en büyük güç kaynağımızı oluşturacaktır...
Tarih felsefesi göstermiştir ki, toplumlar zaman zaman "sosyal fetret" devrelerini yaşamaktadırlar. 12 Eylül öncesi içine sürüklenmiş olduğumuz bu siyasi, iktisadi ve sosyal çalkantılardan kaynaklanan "kaosu" da Türk milleti yenmesini bilecektir. Çünkü, zengin tarihi gelişimi, engin tecrübe ve kültürel birikimi, halkımızdaki bunalımlı dönemlerde ortaya çıkan olağanüstü birlik duygusu bu mitosun gerçekleşmesinde en büyük güç kaynağını teşkil edecektir. Yeter ki, akılcı ve metodik bir tarzda bu güçlerin devreye sokulmasında başarılı adımlar atmış olmasını bilelim...
Görülüyor ki, şiddet normu patalojik bir durum olup, bundan büyük ölçüde yukarıda çizmeye çalıştığımız çarpık tablo sorumludur. Bu nedenle, sosyal yapının restorasyonu sorumluluk bilinci yüksek, sahabet duygusu taşıyan yöneticilerimizin girişecekleri radikal önlemlerin başında gelmelidir. İlkin, Türk tarihi ve kültürel yapımızı geçmişimizi ve geleceğimizi sağlayacak tarzda- ele alan bir bilimsel anlayışın, devletimizin resmi felsefesi haline gelmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, yakın dönemlerde Polonya ve Afganistan'da komünizm karşısında bir güç kaynağı olan "din" faktörü, bir savunma mekanizması olarak, ülkemizde okullaşma süreciyle sistematik bir biçimde re-organize edilmelidir.
Bu nedenle, toplum yapımızı tehdit eden siyasal Kürtçülük, benzeri terör ve şiddet olayları karşısında tarihsel bilinci güçlü, dinsel inanç ve normlarına bağlı toplumsal bir kuşak, en büyük güç kaynağımızı oluşturacaktır...