İlk basımı 1962'de yapılan Günün Sosyolojisine Giriş, Türkiye'de sosyolojik birikimi ve mirası göstermesi açısından klasik bir eser sayılmalıdır. Bu çalışma sosyolojinin bugün kazandığı şekli ve güncel gelişmeleri yansıtmaktan öte, sistematik anlamda modern sosyolojiye nasıl bir başlangıç yapılabileceğinin imkânlarını aramaktadır.
Sosyolojinin yöntemi, yapı ve değişme olarak topluluk durumları bilimsel açıdan işlenmektedir. Kitabın özellikle birinci basımının önsözü, sosyolojinin doğup gelişmesini ve çağdaş topluluk karşısındaki bir bilim olarak görevini özlü bir biçimde dile getiriyor: Sosyolojinin, insanlığın modern toplumsal düzen çağında karşılaştığı çeşitli güçlüklerle sıkı sıkıya bağlı olarak doğmuş ve bu durumuyla orantılı bir şekilde gelişmiş bir bilim olduğu bilinen bir hadisedir. Bir bilim olarak sosyolojinin kuruluş yıllarında Saint-Simon ve Auguste Comte gibi isimler tarafından Fransa'da başlayan toplumsal olayların bağlı olduğu yasaları arama girişimi veya 1848 Devrimi sonrasında Almanya'da başlayan Lorenz von Stein, Karl Marx ve W. H. Riehl gibi sistemcilerin yapmak istedikleri de, zamanın toplumsal zorluklarının sebeplerine nüfuz etmek ve çözüm yollarını aramak amacını gütmektedir. Birbirine zıt iki kaynaktan beslenerek gelişen bu akımların güttükleri amaç ve hedef bakımından birleşmekte olmaları dikkate değer bir önem taşımaktadır.
İlk basımı 1962'de yapılan Günün Sosyolojisine Giriş, Türkiye'de sosyolojik birikimi ve mirası göstermesi açısından klasik bir eser sayılmalıdır. Bu çalışma sosyolojinin bugün kazandığı şekli ve güncel gelişmeleri yansıtmaktan öte, sistematik anlamda modern sosyolojiye nasıl bir başlangıç yapılabileceğinin imkânlarını aramaktadır.
Sosyolojinin yöntemi, yapı ve değişme olarak topluluk durumları bilimsel açıdan işlenmektedir. Kitabın özellikle birinci basımının önsözü, sosyolojinin doğup gelişmesini ve çağdaş topluluk karşısındaki bir bilim olarak görevini özlü bir biçimde dile getiriyor: Sosyolojinin, insanlığın modern toplumsal düzen çağında karşılaştığı çeşitli güçlüklerle sıkı sıkıya bağlı olarak doğmuş ve bu durumuyla orantılı bir şekilde gelişmiş bir bilim olduğu bilinen bir hadisedir. Bir bilim olarak sosyolojinin kuruluş yıllarında Saint-Simon ve Auguste Comte gibi isimler tarafından Fransa'da başlayan toplumsal olayların bağlı olduğu yasaları arama girişimi veya 1848 Devrimi sonrasında Almanya'da başlayan Lorenz von Stein, Karl Marx ve W. H. Riehl gibi sistemcilerin yapmak istedikleri de, zamanın toplumsal zorluklarının sebeplerine nüfuz etmek ve çözüm yollarını aramak amacını gütmektedir. Birbirine zıt iki kaynaktan beslenerek gelişen bu akımların güttükleri amaç ve hedef bakımından birleşmekte olmaları dikkate değer bir önem taşımaktadır.