Kırk küsur sene önce... Bu ülkedeki ilk mekânım New York’taki Staten Adası’ndan vapurlar kalkıyordu. Karşıda uzun uzun binalarıyla yükselen Manhattan Adası’na geçiyorlardı. Bindim. “İstanbul’daki şehir hatları vapurları gibi” derken...
New York Körfezi’ne dökülmeye yakın genişleyen Hudson Nehri’ni İstanbul Boğazı’na benzetirsiniz. “Şurası Anadolu yakası, burası Avrupa yakası...” Verrazano Köprüsü Boğaziçi Köprüsü’dür. Pasifik kıyısındaki palmiye ağaçlarına bakar, “Ege kıyıları gibi...” dersiniz. İkindi vakti rüzgâr eser, ağaçların yaprakları hışırtılarla titreşir, memlekette geçmiş yazların ikindilerini hatırlarsınız. “Sarıda gözü var Uzunyayla’nın, beyaz Erzurum’un karları gibi...”
Kırk küsur sene önce... Bu ülkedeki ilk mekânım New York’taki Staten Adası’ndan vapurlar kalkıyordu. Karşıda uzun uzun binalarıyla yükselen Manhattan Adası’na geçiyorlardı. Bindim. “İstanbul’daki şehir hatları vapurları gibi” derken...
New York Körfezi’ne dökülmeye yakın genişleyen Hudson Nehri’ni İstanbul Boğazı’na benzetirsiniz. “Şurası Anadolu yakası, burası Avrupa yakası...” Verrazano Köprüsü Boğaziçi Köprüsü’dür. Pasifik kıyısındaki palmiye ağaçlarına bakar, “Ege kıyıları gibi...” dersiniz. İkindi vakti rüzgâr eser, ağaçların yaprakları hışırtılarla titreşir, memlekette geçmiş yazların ikindilerini hatırlarsınız. “Sarıda gözü var Uzunyayla’nın, beyaz Erzurum’un karları gibi...”