Günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişimi baş döndürücü bir hızla gerçekleşmektedir. Bu gelişmeler özellikle haberi ve haberciyi etkilemektedir. Haber medyası bütün kitle iletişim araçlarından anında ulaşılabilen, zamansız ve mekânsız bir yapı haline gelmiştir. Hem haberin hızı artmıştır hem de haberin üretildiği kanal sayısı çeşitlenmiştir. Bu durum haberin izleyiciler/seyirciler tarafından sorgulanmasına ve alternatif kaynaklardan haberin doğrulanmasına olanak vermekle kalmamış, bireylerin akıllı telefonlarıyla kendi haberlerini üretmelerini de sağlamıştır. Dolayısıyla habercinin itibarı ve kamuya karşı sorumluluğu her an göz önündedir. Ancak haberci için bu koşullar buzdağının sadece görünen yüzüdür. Haberci kamuya karşı sorumluluğuyla baskı, sansür ve otosansürü içselleştirmek zorunda bırakıldığı gazetecilik alanının koşulları ve sorunları arasında sıkışıp kalmaktadır.
Burada en temel soru, bir fail olarak habercinin gazetecilik alanıyla nasıl mücadele edebileceğidir. Haberciler, haber üretim süreci içinde etkin biçimde yer alabilmekte midir? Haberci kamu yararına haber yapabilmekte midir? Sansür ve otosansür giderek haberci tarafından içselleştirilmekte midir? Güvencesiz koşullar altında çalışan haberciler bu yapı içinde ne kadar “haberci” olabilmektedir? Habercilerin habitusu son yıllarda nasıl bir değişime uğramıştır? Bu soruların ışığında, bu çalışmada haber üretim sürecinin işleyişindeki sorunların, haberi ve haberciyi nasıl etkilediği televizyon habercileriyle yapılan saha çalışması sonucu elde edilen veriler üzerinden değerlendirilmiştir.
Günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişimi baş döndürücü bir hızla gerçekleşmektedir. Bu gelişmeler özellikle haberi ve haberciyi etkilemektedir. Haber medyası bütün kitle iletişim araçlarından anında ulaşılabilen, zamansız ve mekânsız bir yapı haline gelmiştir. Hem haberin hızı artmıştır hem de haberin üretildiği kanal sayısı çeşitlenmiştir. Bu durum haberin izleyiciler/seyirciler tarafından sorgulanmasına ve alternatif kaynaklardan haberin doğrulanmasına olanak vermekle kalmamış, bireylerin akıllı telefonlarıyla kendi haberlerini üretmelerini de sağlamıştır. Dolayısıyla habercinin itibarı ve kamuya karşı sorumluluğu her an göz önündedir. Ancak haberci için bu koşullar buzdağının sadece görünen yüzüdür. Haberci kamuya karşı sorumluluğuyla baskı, sansür ve otosansürü içselleştirmek zorunda bırakıldığı gazetecilik alanının koşulları ve sorunları arasında sıkışıp kalmaktadır.
Burada en temel soru, bir fail olarak habercinin gazetecilik alanıyla nasıl mücadele edebileceğidir. Haberciler, haber üretim süreci içinde etkin biçimde yer alabilmekte midir? Haberci kamu yararına haber yapabilmekte midir? Sansür ve otosansür giderek haberci tarafından içselleştirilmekte midir? Güvencesiz koşullar altında çalışan haberciler bu yapı içinde ne kadar “haberci” olabilmektedir? Habercilerin habitusu son yıllarda nasıl bir değişime uğramıştır? Bu soruların ışığında, bu çalışmada haber üretim sürecinin işleyişindeki sorunların, haberi ve haberciyi nasıl etkilediği televizyon habercileriyle yapılan saha çalışması sonucu elde edilen veriler üzerinden değerlendirilmiştir.