Ahmed Emîn, İslâmî ilimlerin pek çok alanında söz söylemiş, 20. yüzyılda Mısır’da yaşayan ve görüşleri kendi döneminden itibaren tartışılan bir mütefekkirdir. Ahmed Emîn’in fikir beyân ettiği pek çok konuda olduğu gibi hadis alanında da iki farklı dünyanın, yani tam bir “arada kalmışlığın” izleri görülür. Bir yandan hadisi klasik anlayışa uygun olarak “Dinin, Kur’ân’dan sonra en önemli kaynağıdır.” diye tanıtan Ahmed Emîn, hadis tarihi ile ilgili ayrıntılara geldiğinde yavaş yavaş klasik bakış açısının dışına çıkarak “öteki” kimliğine bürünür. Sahabeden başlamak üzere meşhur hadis ravilerini tenkit edip adâletlerini sorgular. Hadis uydurma faaliyetini Hz. Peygamber devrine kadar götürerek bu iddiasını güçlendirmeye çalışır.
Ahmed Emîn’in “öteki” yönü daha ziyade hadis tenkidinde ortaya çıkar. Hadis âlimlerini, senede yoğunlaşmakla itham eden müellif, onların bunu bile hakkıyla yapamadığını iddia eder. Asıl tenkitleri ise metin konusundadır. Ona göre muhaddisler hadisin ravileri ve senedleriyle uğraşırken metinlerin Kur’ân’a, tarihî verilere ve tecrübeye uygunluğunu araştırmayı ihmal etmiş; vârid olduğu ortamın şartlarına gerçekten uyup uymadığını sorgulamamışlardır. Emîn’e göre onların bu ihmali uydurma rivayetlerin, başta Sahîh-i Buharî olmak üzere en meşhur hadis kitaplarına girmesine bile sebep olmuştur. Elinizdeki çalışma, Ahmed Emîn’in hadis alanına dair görüşlerini geleneksel ve modern bakış açıları çerçevesinde irdelemeye çalışan ve bu hususlarda değerlendirme yapmaya gayret eden bir araştırmadır.
Ahmed Emîn, İslâmî ilimlerin pek çok alanında söz söylemiş, 20. yüzyılda Mısır’da yaşayan ve görüşleri kendi döneminden itibaren tartışılan bir mütefekkirdir. Ahmed Emîn’in fikir beyân ettiği pek çok konuda olduğu gibi hadis alanında da iki farklı dünyanın, yani tam bir “arada kalmışlığın” izleri görülür. Bir yandan hadisi klasik anlayışa uygun olarak “Dinin, Kur’ân’dan sonra en önemli kaynağıdır.” diye tanıtan Ahmed Emîn, hadis tarihi ile ilgili ayrıntılara geldiğinde yavaş yavaş klasik bakış açısının dışına çıkarak “öteki” kimliğine bürünür. Sahabeden başlamak üzere meşhur hadis ravilerini tenkit edip adâletlerini sorgular. Hadis uydurma faaliyetini Hz. Peygamber devrine kadar götürerek bu iddiasını güçlendirmeye çalışır.
Ahmed Emîn’in “öteki” yönü daha ziyade hadis tenkidinde ortaya çıkar. Hadis âlimlerini, senede yoğunlaşmakla itham eden müellif, onların bunu bile hakkıyla yapamadığını iddia eder. Asıl tenkitleri ise metin konusundadır. Ona göre muhaddisler hadisin ravileri ve senedleriyle uğraşırken metinlerin Kur’ân’a, tarihî verilere ve tecrübeye uygunluğunu araştırmayı ihmal etmiş; vârid olduğu ortamın şartlarına gerçekten uyup uymadığını sorgulamamışlardır. Emîn’e göre onların bu ihmali uydurma rivayetlerin, başta Sahîh-i Buharî olmak üzere en meşhur hadis kitaplarına girmesine bile sebep olmuştur. Elinizdeki çalışma, Ahmed Emîn’in hadis alanına dair görüşlerini geleneksel ve modern bakış açıları çerçevesinde irdelemeye çalışan ve bu hususlarda değerlendirme yapmaya gayret eden bir araştırmadır.