‘’Nergis, bir süre sonra ayakkabılarını çıkardı, yalındı ayakları. Betonun soğukluğunu hissetti önce, aldırmadı üşümesine. Sonra oturduğu banktan kalkıp yalın ayak deniz
kenarına doğru yürüdü. Saçları esen rüzgârla dalgalanıp yüzüne geliyordu. Eliyle tutup
geriye doğru attı. Sonra başını çevirip yakarı dolu gözlerle gökyüzüne baktı. Göz
bebeklerinde vuran ay ışığının yansıması vardı. Belki de babasının dediği gibi ölümüyle kayacak
yıldızı arıyor- du. Gözleri yıldızını ararken, soğuk esintiye karışan dalga seslerini,
onlara eşlik eden martıların seslerini de dinledi bir süre. Savrulan saçları da eşlik etti kendine.
Ninni gibi gelmişti dalgaların sesi parçalanan ruhuna. Derin derin çekti denizin kokusunu içine.
Arasına sevdiklerinin kokusu da karışmış, yüzünde de bir gülümseme oluşmuştu. Gözleri de
çok uzaklara dalıp gitti, belki yıldızına belki de anılarına. Aslında eski acılarıyla,
geçmişle hesaplaşmak, dünyaya hesap sormak istemişti, ama yenilmişti. Hiddetle kaşlarını
çattı, kızgındı kendisine yenilgiyi bu kadar çabuk kabul ettiği için. Derin bir iç çekti. Bu sefer acı
dolmuştu içine. Yakamoz ışıklarıyla kamaşan gözlerini kısıp kısıp baktı denize. Kalın kirpiklerinde
bir ıslaklık vardı, gözlerinden dökülen yaşlara dair. Elini bir sevgiliye uzatır gibi uzattı.
Dudaklarından mırıltılı bir şekilde, ‘’Üzerimdeki kirlenmişlik sizin ayıbınızdı. Ayıbınızı
silemedi gözyaşlarım, durduramadı bedenime yapılan zulmü sessiz çığlıklarım. Siz duymasanız da
hadi bana eyvallah, yaşanmaz hale getirdiğiniz dünya sizin olsun. Bekle beni, geliyorum baba!’’
sözleri döküldü. Nergis, sonsuzluğa doğru giderken bedeni- ne yapılan zulmü, bir kere daha
haykırmıştı kendisine sağır olan kulaklara. Kapattı bir an gözlerini, kimsenin umursamadığı, et olarak
gördüğü bedenini hiç düşünmeden bıraktı, denizin soğuk sularına…’’
‘’Bu kitapta; Suriye İç Savaşı, Türkiye’deki mülteci ve sığınmacı sorunu, kadın ve
çocuklar üzerinden anlatılmıştır. Çünkü bu kirli savaşta en çok mağdur edilen onlar.
Doğup büyüdükleri topraklardan sürülen ve hiç bilmedikleri yabancı topraklarda ölümle
yaşam arasında yeni bir hayata tutunmaya çabalayan kurgulanan hikâyesini ibretle okuyacaksınız.’’
‘’Nergis, bir süre sonra ayakkabılarını çıkardı, yalındı ayakları. Betonun soğukluğunu hissetti önce, aldırmadı üşümesine. Sonra oturduğu banktan kalkıp yalın ayak deniz
kenarına doğru yürüdü. Saçları esen rüzgârla dalgalanıp yüzüne geliyordu. Eliyle tutup
geriye doğru attı. Sonra başını çevirip yakarı dolu gözlerle gökyüzüne baktı. Göz
bebeklerinde vuran ay ışığının yansıması vardı. Belki de babasının dediği gibi ölümüyle kayacak
yıldızı arıyor- du. Gözleri yıldızını ararken, soğuk esintiye karışan dalga seslerini,
onlara eşlik eden martıların seslerini de dinledi bir süre. Savrulan saçları da eşlik etti kendine.
Ninni gibi gelmişti dalgaların sesi parçalanan ruhuna. Derin derin çekti denizin kokusunu içine.
Arasına sevdiklerinin kokusu da karışmış, yüzünde de bir gülümseme oluşmuştu. Gözleri de
çok uzaklara dalıp gitti, belki yıldızına belki de anılarına. Aslında eski acılarıyla,
geçmişle hesaplaşmak, dünyaya hesap sormak istemişti, ama yenilmişti. Hiddetle kaşlarını
çattı, kızgındı kendisine yenilgiyi bu kadar çabuk kabul ettiği için. Derin bir iç çekti. Bu sefer acı
dolmuştu içine. Yakamoz ışıklarıyla kamaşan gözlerini kısıp kısıp baktı denize. Kalın kirpiklerinde
bir ıslaklık vardı, gözlerinden dökülen yaşlara dair. Elini bir sevgiliye uzatır gibi uzattı.
Dudaklarından mırıltılı bir şekilde, ‘’Üzerimdeki kirlenmişlik sizin ayıbınızdı. Ayıbınızı
silemedi gözyaşlarım, durduramadı bedenime yapılan zulmü sessiz çığlıklarım. Siz duymasanız da
hadi bana eyvallah, yaşanmaz hale getirdiğiniz dünya sizin olsun. Bekle beni, geliyorum baba!’’
sözleri döküldü. Nergis, sonsuzluğa doğru giderken bedeni- ne yapılan zulmü, bir kere daha
haykırmıştı kendisine sağır olan kulaklara. Kapattı bir an gözlerini, kimsenin umursamadığı, et olarak
gördüğü bedenini hiç düşünmeden bıraktı, denizin soğuk sularına…’’
‘’Bu kitapta; Suriye İç Savaşı, Türkiye’deki mülteci ve sığınmacı sorunu, kadın ve
çocuklar üzerinden anlatılmıştır. Çünkü bu kirli savaşta en çok mağdur edilen onlar.
Doğup büyüdükleri topraklardan sürülen ve hiç bilmedikleri yabancı topraklarda ölümle
yaşam arasında yeni bir hayata tutunmaya çabalayan kurgulanan hikâyesini ibretle okuyacaksınız.’’