Kitap Tanıtım Yazısı Su katılmamış bir samimiyetle, saf bir dostluğun coşkusuyla; “Sevgili Halit” diye başlayan bu satırlar, Halit Refiğ’e muhtelif zamanlarda başta en yakın dostu Metin Erksan olmak üzere Oğuz Atay ve Givonni tarafından gönderilen mektuplardan oluşmaktadır. Mektuplarda; “Sevgili Halit” ibaresi, Halit Refiğ’e olan derin muhabbetle, engin dostluğun ifadesi yanında, bu dar entelektüel çevrenin olay ve olgulara bakışları, olayları değerlendirme biçimleri ve 70’li yıllar Türkiye’sinin sosyal, siyasi, yapısıyla kültürel ve sanat dünyasına ışık tutmaktadır. Sinemadan, edebiyata, bürokrasiden, dış politikaya, yayıncılıktan, ideolojik kamplaşmalara kadar pek çok isim, kurum, olay ve olguların son derece renkli bir üslup içinde tartışıldığı, kimi zaman öfkeli, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman traji-komik durumları yansıtan bu mektuplar günümüz okuyucusu için bilinmeyen pek çok şeyi ifşa etmesiyle bir belgesel niteliğindedir. Daha da önemlisi- içinde mektubu olmamasına ve ölmüş olmasına rağmen- hapishaneden yeni çıkmış olan Kemal Tahir’in bu dost meclisi içinde -hepsinin ortak dostu olmasıyla- sanat, edebiyat ve fikir tartışmalarında onları birer gölge gibi takip ederek, bir ağabey edasıyla, onlara pusula olmasıdır.
Kitap Tanıtım Yazısı Su katılmamış bir samimiyetle, saf bir dostluğun coşkusuyla; “Sevgili Halit” diye başlayan bu satırlar, Halit Refiğ’e muhtelif zamanlarda başta en yakın dostu Metin Erksan olmak üzere Oğuz Atay ve Givonni tarafından gönderilen mektuplardan oluşmaktadır. Mektuplarda; “Sevgili Halit” ibaresi, Halit Refiğ’e olan derin muhabbetle, engin dostluğun ifadesi yanında, bu dar entelektüel çevrenin olay ve olgulara bakışları, olayları değerlendirme biçimleri ve 70’li yıllar Türkiye’sinin sosyal, siyasi, yapısıyla kültürel ve sanat dünyasına ışık tutmaktadır. Sinemadan, edebiyata, bürokrasiden, dış politikaya, yayıncılıktan, ideolojik kamplaşmalara kadar pek çok isim, kurum, olay ve olguların son derece renkli bir üslup içinde tartışıldığı, kimi zaman öfkeli, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman traji-komik durumları yansıtan bu mektuplar günümüz okuyucusu için bilinmeyen pek çok şeyi ifşa etmesiyle bir belgesel niteliğindedir. Daha da önemlisi- içinde mektubu olmamasına ve ölmüş olmasına rağmen- hapishaneden yeni çıkmış olan Kemal Tahir’in bu dost meclisi içinde -hepsinin ortak dostu olmasıyla- sanat, edebiyat ve fikir tartışmalarında onları birer gölge gibi takip ederek, bir ağabey edasıyla, onlara pusula olmasıdır.