Kur’ân ve Sünnet’i anlama ve yorumlama çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan fıkıh ilmi zemininde zamanla mezhepler ortaya çıkmış ve ümmet içerisinde dört sünnî mezhep istikrar bulmuştur. Bu mezheplerden biri olan Hanefî mezhebinde, başta kurucu imamı Ebû Hanîfe olmak üzere Ebû Hanîfe’nin öğrencileri ve daha sonra gelen mezhep mensubu fakihlerin fıkhî mesaileri sonucu çok zengin bir fıkhî görüşler bütünü ortaya çıkmış ve zengin bir literatür oluşmuştur.
Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinin birçok meselede hocalarına muhalefet ettikleri gibi müntesip fakihlerin de yürüttükleri fıkhî faaliyetlerde gerek mezhebin teşekkül edip istikrar bulmasından önce gerekse mezhebin istikrar bulmasından sonraki dönemlerde mezhep imamından farklı görüşler benimsedikleri, ayrıca mezhep imamının görüşü bulunmayan meselelerde ihtilaf ettikleri de bilinen bir husustur. Bu sebeple daha erken dönemlerden itibaren mezhep içinde başta Ebû Yûsuf ve Muhammed olmak üzere Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinin konumu, görüşlerinin mezhep görüşünü temsil edip etmediği gibi çeşitli meseleler ele alınmıştır. Bunun yanında müntesip fakihlerin fıkhî faaliyetlerinin sınırları, tahrîc yoluyla elde edilen fıkhî çözümlerin mezhebin kurucu imamı Ebû Hanîfe’nin görüşünü temsil edip edemeyeceği üzerinde durulmuştur. Müntesip fakihlerin, imamın ya da öğrencilerinin görüşü olan meselelerde onlara muhalefet edip edemeyecekleri, muhalefetin sınırları ve gerekçeleri, Hanefî mezhebi adına faaliyet yürüten müftî ya da kâdının hangi ilkeleri göz önüne alarak hareket edeceği gibi hususlar ele alınmış ve bunların sınır ve yöntemleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Zikredilen bu hususların ele alınması, mezhebin, mezhep içi ihtilaf sebeplerinin ve müntesip fakihlerin mezhebe ve ictihad kurumuna yaptığı katkıların anlaşılması, fıkıh melekesinin gelişmesi ve doğuşundan bugüne süreklilik arz eden ictihad kurumunun günümüz şartlarında bu sürdürülebilirliğinin imkân ve sınırlarının ortaya konabilmesi açısından önemlidir.
Kur’ân ve Sünnet’i anlama ve yorumlama çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan fıkıh ilmi zemininde zamanla mezhepler ortaya çıkmış ve ümmet içerisinde dört sünnî mezhep istikrar bulmuştur. Bu mezheplerden biri olan Hanefî mezhebinde, başta kurucu imamı Ebû Hanîfe olmak üzere Ebû Hanîfe’nin öğrencileri ve daha sonra gelen mezhep mensubu fakihlerin fıkhî mesaileri sonucu çok zengin bir fıkhî görüşler bütünü ortaya çıkmış ve zengin bir literatür oluşmuştur.
Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinin birçok meselede hocalarına muhalefet ettikleri gibi müntesip fakihlerin de yürüttükleri fıkhî faaliyetlerde gerek mezhebin teşekkül edip istikrar bulmasından önce gerekse mezhebin istikrar bulmasından sonraki dönemlerde mezhep imamından farklı görüşler benimsedikleri, ayrıca mezhep imamının görüşü bulunmayan meselelerde ihtilaf ettikleri de bilinen bir husustur. Bu sebeple daha erken dönemlerden itibaren mezhep içinde başta Ebû Yûsuf ve Muhammed olmak üzere Ebû Hanîfe’nin öğrencilerinin konumu, görüşlerinin mezhep görüşünü temsil edip etmediği gibi çeşitli meseleler ele alınmıştır. Bunun yanında müntesip fakihlerin fıkhî faaliyetlerinin sınırları, tahrîc yoluyla elde edilen fıkhî çözümlerin mezhebin kurucu imamı Ebû Hanîfe’nin görüşünü temsil edip edemeyeceği üzerinde durulmuştur. Müntesip fakihlerin, imamın ya da öğrencilerinin görüşü olan meselelerde onlara muhalefet edip edemeyecekleri, muhalefetin sınırları ve gerekçeleri, Hanefî mezhebi adına faaliyet yürüten müftî ya da kâdının hangi ilkeleri göz önüne alarak hareket edeceği gibi hususlar ele alınmış ve bunların sınır ve yöntemleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Zikredilen bu hususların ele alınması, mezhebin, mezhep içi ihtilaf sebeplerinin ve müntesip fakihlerin mezhebe ve ictihad kurumuna yaptığı katkıların anlaşılması, fıkıh melekesinin gelişmesi ve doğuşundan bugüne süreklilik arz eden ictihad kurumunun günümüz şartlarında bu sürdürülebilirliğinin imkân ve sınırlarının ortaya konabilmesi açısından önemlidir.