"Girit’ten gelen mübadiller, Ayvalık’ın Cunda Adası’nda bir tür getto oluşturmuşlardı. Türkçe bilmediklerinden, kendi aralarında, Rumca konuşup anlaşıyorlardı fakat yerli halkla anlaşmak kolay değildi. Anadolu insanı, Kurtuluş Savaşı’nın acı anılarını unutmamıştı henüz. Belleklerden silinmeyen o acılardan kaynaklı yargılarla Türkçe bilmeyen Girit Mübadillerine “Kritikos” diyor, Türk olduklarından kuşku duyar gibi bakıyor, kendilerinden değilmiş gibi davranıyorlardı. Oysa onlar da Türk’tüler. Girit fethedilince ataları Anadolu’dan götürülmüş, oraya yerleştirilmişlerdi! Zaman içinde Türkçeyi unutmuşlarsa, kendilerini Girit’e yerleştiren devlet neden bunun üzerinde durmamıştı? Sanki bu, kendi suçlarıymış gibi şimdi neden yüzlerine vuruluyordu sürekli? Anavatan kendilerine kucak açmıştı, güvendeydiler artık ama bu dışlanmışlık yok muydu? İşte buydu en çok konuştukları ve en çok ağırlarına giden konu.
Girit’te Türklerle Rumlar arasındaki çatışmaların yoğunlaştığı günlerde yaşam mücadelesi veren Türkler için can simidi olmuştu mübadele. Fakat mübadiller, yüreklerinde filizlenen yeni bir umutla geldikleri anavatanda, iç yakan bir acıyla, ayrımcılıkla karşılaştılar. Yüreklerini yakan bu acıyı söküp atan ve güç koşullara uyum sağlayıp başarı öyküsü yazan bir Giritli ailenin ve tüm Girit mübadillerinin ortak öykülerini bulacaksanız bu romanda."
"Girit’ten gelen mübadiller, Ayvalık’ın Cunda Adası’nda bir tür getto oluşturmuşlardı. Türkçe bilmediklerinden, kendi aralarında, Rumca konuşup anlaşıyorlardı fakat yerli halkla anlaşmak kolay değildi. Anadolu insanı, Kurtuluş Savaşı’nın acı anılarını unutmamıştı henüz. Belleklerden silinmeyen o acılardan kaynaklı yargılarla Türkçe bilmeyen Girit Mübadillerine “Kritikos” diyor, Türk olduklarından kuşku duyar gibi bakıyor, kendilerinden değilmiş gibi davranıyorlardı. Oysa onlar da Türk’tüler. Girit fethedilince ataları Anadolu’dan götürülmüş, oraya yerleştirilmişlerdi! Zaman içinde Türkçeyi unutmuşlarsa, kendilerini Girit’e yerleştiren devlet neden bunun üzerinde durmamıştı? Sanki bu, kendi suçlarıymış gibi şimdi neden yüzlerine vuruluyordu sürekli? Anavatan kendilerine kucak açmıştı, güvendeydiler artık ama bu dışlanmışlık yok muydu? İşte buydu en çok konuştukları ve en çok ağırlarına giden konu.
Girit’te Türklerle Rumlar arasındaki çatışmaların yoğunlaştığı günlerde yaşam mücadelesi veren Türkler için can simidi olmuştu mübadele. Fakat mübadiller, yüreklerinde filizlenen yeni bir umutla geldikleri anavatanda, iç yakan bir acıyla, ayrımcılıkla karşılaştılar. Yüreklerini yakan bu acıyı söküp atan ve güç koşullara uyum sağlayıp başarı öyküsü yazan bir Giritli ailenin ve tüm Girit mübadillerinin ortak öykülerini bulacaksanız bu romanda."