Miss Pardoe’nin Harem’i bugüne kadar okuduğunuz Harem hikayelerinin en gerçekçi olanı.
Batılılar Doğu’yu genelde egzotik ve doğaüstü olaylarla tasvir ederler. Hele hele Doğuluların genel inanış, yaşam ve sosyal hayatlarına dair Batı’da anlatılanların çoğu uydurma ve oryantalist dediğimiz bakış açısını yansıtır.
Müslümanlara ve Türklere karşı olumsuz yaklaşım Batı’nın zihninden hiç ayrılmamıştır. Ancak her şeye rağmen olumlu yaklaşıp objektif olmaya çalışanlar da yok değildir. Bunlardan biri Miss Pardoe’dir. Gerçek adı Julia Pardoe olan yazar Romance of the Harem kitabında gerçek dışı olaylardan ziyade hakikati arama peşinde olduğunun altını çiziyor.
Yazar eserinin giriş kısmında şöyle diyor: “Her zümreden okuyucunun herhangi olumsuz bir tepki göstermeyeceğine inandığım, bir tanesi dışındaki tüm hikâyelerde doğaüstü olaylara ve varlıklara yer vermemeye, gerçek yaşamdan alınmış veya gerçek yaşam unsurları taşıyan hikâyeleri aktarmaya büyük özen gösterdim. Onun için, benim hikâyelerimde ecinniler, hortlaklar, gulyabaniler yerine, Avrupalıların neredeyse hiç bilmedikleri türden duygularla hareket eden sıradan insanları bulacaksınız.”
Miss Pardoe’nin Harem’i bugüne kadar okuduğunuz Harem hikayelerinin en gerçekçi olanı.
Batılılar Doğu’yu genelde egzotik ve doğaüstü olaylarla tasvir ederler. Hele hele Doğuluların genel inanış, yaşam ve sosyal hayatlarına dair Batı’da anlatılanların çoğu uydurma ve oryantalist dediğimiz bakış açısını yansıtır.
Müslümanlara ve Türklere karşı olumsuz yaklaşım Batı’nın zihninden hiç ayrılmamıştır. Ancak her şeye rağmen olumlu yaklaşıp objektif olmaya çalışanlar da yok değildir. Bunlardan biri Miss Pardoe’dir. Gerçek adı Julia Pardoe olan yazar Romance of the Harem kitabında gerçek dışı olaylardan ziyade hakikati arama peşinde olduğunun altını çiziyor.
Yazar eserinin giriş kısmında şöyle diyor: “Her zümreden okuyucunun herhangi olumsuz bir tepki göstermeyeceğine inandığım, bir tanesi dışındaki tüm hikâyelerde doğaüstü olaylara ve varlıklara yer vermemeye, gerçek yaşamdan alınmış veya gerçek yaşam unsurları taşıyan hikâyeleri aktarmaya büyük özen gösterdim. Onun için, benim hikâyelerimde ecinniler, hortlaklar, gulyabaniler yerine, Avrupalıların neredeyse hiç bilmedikleri türden duygularla hareket eden sıradan insanları bulacaksınız.”