Habil ile Kabil meselinde ortaya çıkışı idealize edilen şiddet döngüsü; coğrafya, zaman ve kimlik gözetmeden, bir kısım insanın başka bir kısım insanı ya da canlıyı farklı aidiyeti nedeniyle kendi var oluşuna tehdit olarak görüp yok etme cürmü sürekli büyüyor, güçleniyor… Yaşamın acı bir cilvesidir; bu şiddet sarmalında kurban ve katil rolündekilerin zamanla kendi karşıtına dönüştüğüne de acıyla tanıklık ediyoruz. Gözü dönmüş kibir ve nefret, kendisi gibi olmayan herkesi hedef aldı: Yahudiler, sanatçılar, entelektüeller, Çingeneler, yaşlılar, engelliler, azınlıklar, komünistler, eşcinseller… Selma Meerbaum-Eisinger, bu gaddar ve talihsiz döneme, üstelik de Yahudi toplumunda doğdu. Sene 1924, yer ise günümüz Ukrayna sınırındaki Çernivtsi… Dilin diliyle salgılanan, örülen Selma’nın şiirleri teselli değil ilhamdır; yaranın, düşüşün ve ahın göğünde beliren ütopyanın şimdiye sarkan izleridir…
Habil ile Kabil meselinde ortaya çıkışı idealize edilen şiddet döngüsü; coğrafya, zaman ve kimlik gözetmeden, bir kısım insanın başka bir kısım insanı ya da canlıyı farklı aidiyeti nedeniyle kendi var oluşuna tehdit olarak görüp yok etme cürmü sürekli büyüyor, güçleniyor… Yaşamın acı bir cilvesidir; bu şiddet sarmalında kurban ve katil rolündekilerin zamanla kendi karşıtına dönüştüğüne de acıyla tanıklık ediyoruz. Gözü dönmüş kibir ve nefret, kendisi gibi olmayan herkesi hedef aldı: Yahudiler, sanatçılar, entelektüeller, Çingeneler, yaşlılar, engelliler, azınlıklar, komünistler, eşcinseller… Selma Meerbaum-Eisinger, bu gaddar ve talihsiz döneme, üstelik de Yahudi toplumunda doğdu. Sene 1924, yer ise günümüz Ukrayna sınırındaki Çernivtsi… Dilin diliyle salgılanan, örülen Selma’nın şiirleri teselli değil ilhamdır; yaranın, düşüşün ve ahın göğünde beliren ütopyanın şimdiye sarkan izleridir…