Hayatın tam kıyısındayız;
Ne tamamen ortasında ne tamamen dışında,
Ne tamamen buraya ait ne tamamen yabancı…
Hayatın Kıyısında; yarım asrı aşkın ömrün, yaşanmış sosyal ve siyasal iklimden süzülen kronolojik bir hayat öyküsü. Keşmekeş bir coğrafyada, karmaşık düşüncelerin arasında yaşanmışlıkların detayı, belki ne bir eksik ne bir fazlası. Yaşanılan, öğrenilen ve tecrübelerle yazılanların size ulaşan tarihe not düşmüş hâli.
Her hayatın bir hikâyesi, her hikâyenin ise model bir aktörü vardır. Yaşananlar bir döngüdür, nöbetleşmedir âdeta; bazen hayat aktörü bazen de aktör hayatı yazar, akıp giden ömürde. Bazen aktör dalgasını geçer hayatla bazen de hayat dalgasını geçer aktörle. Böylece kardeşçesine birbirleriyle geçinip giderler.
. . .
Matematiksel bir tarifle denilir ki hayat aynen bir integral işlemi gibidir. Kısa ömürde yaşanmışlıkların toplamı, doğumla ölüm arasında biriktirdiklerimizin özetidir. Görünüşte uzun olsa da göz açıp kapayıncaya kadar geçen sayılı günlere, acı tatlı, sevinçli kederli, başarılı başarısız, şanslı talihsiz, yokuşlu inişli yaşanmış ve spektrumun her rengi sığdırılmıştır. Hayat, ya imkânlarla kurulan düzen içinde “ballı lokma tatlısı” veya imkânsızlıklarla sizi kuşatan ve çırpındıkça dikenleri canınızı acıtan fundalıklarla örülmüştür. Kimi arkasından iten bir elle yüksek zirvelere hızla ulaşırken kimi de önüne konulan bariyerlerle engelli parkuru aşmak zorundadır. Kimine altın kâsede şerbet sunarken kimisine de kızılcık şerbetini bile çok görür. Olsun, sonuçta o da yaşar, öteki de, o da ölür, öteki de...
Evet, hayatın tam kıyısındayız;
Ne tamamen ortasında ne tamamen dışında,
Ne tamamen buraya ait ne tamamen yabancı…
Hayatın tam kıyısındayız;
Ne tamamen ortasında ne tamamen dışında,
Ne tamamen buraya ait ne tamamen yabancı…
Hayatın Kıyısında; yarım asrı aşkın ömrün, yaşanmış sosyal ve siyasal iklimden süzülen kronolojik bir hayat öyküsü. Keşmekeş bir coğrafyada, karmaşık düşüncelerin arasında yaşanmışlıkların detayı, belki ne bir eksik ne bir fazlası. Yaşanılan, öğrenilen ve tecrübelerle yazılanların size ulaşan tarihe not düşmüş hâli.
Her hayatın bir hikâyesi, her hikâyenin ise model bir aktörü vardır. Yaşananlar bir döngüdür, nöbetleşmedir âdeta; bazen hayat aktörü bazen de aktör hayatı yazar, akıp giden ömürde. Bazen aktör dalgasını geçer hayatla bazen de hayat dalgasını geçer aktörle. Böylece kardeşçesine birbirleriyle geçinip giderler.
. . .
Matematiksel bir tarifle denilir ki hayat aynen bir integral işlemi gibidir. Kısa ömürde yaşanmışlıkların toplamı, doğumla ölüm arasında biriktirdiklerimizin özetidir. Görünüşte uzun olsa da göz açıp kapayıncaya kadar geçen sayılı günlere, acı tatlı, sevinçli kederli, başarılı başarısız, şanslı talihsiz, yokuşlu inişli yaşanmış ve spektrumun her rengi sığdırılmıştır. Hayat, ya imkânlarla kurulan düzen içinde “ballı lokma tatlısı” veya imkânsızlıklarla sizi kuşatan ve çırpındıkça dikenleri canınızı acıtan fundalıklarla örülmüştür. Kimi arkasından iten bir elle yüksek zirvelere hızla ulaşırken kimi de önüne konulan bariyerlerle engelli parkuru aşmak zorundadır. Kimine altın kâsede şerbet sunarken kimisine de kızılcık şerbetini bile çok görür. Olsun, sonuçta o da yaşar, öteki de, o da ölür, öteki de...
Evet, hayatın tam kıyısındayız;
Ne tamamen ortasında ne tamamen dışında,
Ne tamamen buraya ait ne tamamen yabancı…