Otlak yerlerde dura dura, en sonunda karşıda görünen büyük dağa ulaştılar. Bu dağa, Horasan’daki Aladağ’a benzeterek ‘Ala Dağ’ adını verdiler. Ala Dağın zirvelerinden taa aşağılardaki göl göründü. Bu masmavi gölün arkalarında ise varıp yurt tutacakları yer olan Ahlat vardı.
Sultan Tuğrul’un kardeşi Çağrı Beğ’in oğlu Alparslan’ın ayak bastığı mekân Ahlat..
Malazgirt Savaşında şehit olan askerleri bağrına basan Ahlat.
Alparslan’ın’İslam’ın kubbesi’ diyerek ad verdiği şehir, Ahlat.
Selçuklu’nun Anadolu’daki ilk şehri, Ahlat.
Çevresini, yerin kazığı olarak büyük dağların kuşattığı Ahlat.
Ala Dağ, Süphan dağlarının başında kar eksilmeyen Ahlat
Süleyman atlılarıyla birlikte dağın yamaçlarından, uzaktan uzağa seyretti. Ellerini uzattı: “Ana toprağımız uzaklarda kalsa da, bu görünen kale, bizim gelecekteki Oğuz yurdumuz olacaktır. Bu topraklarda atlarımızın ayak basmadığı yer kalmayacak. Kuş uçmayan dağlardan bizim atlarımız kanat takıp uçarlar. Duru sulu içitlerden, su seçer içeriz. Yemyeşil otlaklarında sürülerimiz yayılır. Büyük büyük ağaçlarına kurduğumuz salıncaklarda bizim bebeklerimiz yatarlar. Gökte uçan turnalarımız ‘sever yâr’dan haber getirirler. Çadır kurarız, çadır diktiğimiz yere oba, kale kurarız. Yurt tutarız, yurt tuttuğumuz yeri vatan ederiz. Vatan dediğimiz yer için de başımızı kurban ederiz.
Bu, bizim Oğuz’dan gelen andımızdır, yiğitler!”
Otlak yerlerde dura dura, en sonunda karşıda görünen büyük dağa ulaştılar. Bu dağa, Horasan’daki Aladağ’a benzeterek ‘Ala Dağ’ adını verdiler. Ala Dağın zirvelerinden taa aşağılardaki göl göründü. Bu masmavi gölün arkalarında ise varıp yurt tutacakları yer olan Ahlat vardı.
Sultan Tuğrul’un kardeşi Çağrı Beğ’in oğlu Alparslan’ın ayak bastığı mekân Ahlat..
Malazgirt Savaşında şehit olan askerleri bağrına basan Ahlat.
Alparslan’ın’İslam’ın kubbesi’ diyerek ad verdiği şehir, Ahlat.
Selçuklu’nun Anadolu’daki ilk şehri, Ahlat.
Çevresini, yerin kazığı olarak büyük dağların kuşattığı Ahlat.
Ala Dağ, Süphan dağlarının başında kar eksilmeyen Ahlat
Süleyman atlılarıyla birlikte dağın yamaçlarından, uzaktan uzağa seyretti. Ellerini uzattı: “Ana toprağımız uzaklarda kalsa da, bu görünen kale, bizim gelecekteki Oğuz yurdumuz olacaktır. Bu topraklarda atlarımızın ayak basmadığı yer kalmayacak. Kuş uçmayan dağlardan bizim atlarımız kanat takıp uçarlar. Duru sulu içitlerden, su seçer içeriz. Yemyeşil otlaklarında sürülerimiz yayılır. Büyük büyük ağaçlarına kurduğumuz salıncaklarda bizim bebeklerimiz yatarlar. Gökte uçan turnalarımız ‘sever yâr’dan haber getirirler. Çadır kurarız, çadır diktiğimiz yere oba, kale kurarız. Yurt tutarız, yurt tuttuğumuz yeri vatan ederiz. Vatan dediğimiz yer için de başımızı kurban ederiz.
Bu, bizim Oğuz’dan gelen andımızdır, yiğitler!”