Coğrafi olarak Avrasya’nın tam merkezinde yer alan Hazar, kendine has özellikleri ile dünyanın en büyük ve ender kapalı su kütlesi olarak bilinir. Hazar’ın hukuki statüsüne ilişkin en zor hususlardan birisi, tarihi gelişimi, boyutu ve coğrafi özellikleri dikkate alındığında “deniz” veya “göl” olarak nitelendirilmesine ilişkindir. Hazar’ın kendine özgü karakteristik özellikleri başından itibaren deniz veya göl olarak sınıflandırılmasını zorlaştırmıştır. Çok eski tarihlerden bu yana Hazar, deniz olarak isimlendirilmiştir. Yüzyıllarca deniz olarak adlandırılması, kapsadığı alanın büyüklüğü ve suyunun tuzlu olması Hazar’ı deniz olarak nitelendirmek için yeterli görülebilir. Ancak, kapalı bir su havzası olması, okyanuslarla doğal bağlantısının olmaması ve deniz seviyesinin yaklaşık 28 metre altında yer alması dikkate alındığında, Hazar aynı zamanda göl izlenimi vermektedir. Bu anlamda, coğrafi özellikleri nedeniyle, Hazar’ın “hem deniz hem göl” veya “ne deniz ne göl” olduğu şeklinde iki sonuca da varılabilir. Deniz ve göl ikiliği ise Hazar bağlamında uluslararası hukukun her iki konuya ilişkin özünde farklı olan kurallarının gündeme gelmesine neden olmaktadır.
Hazar, Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadarki süreçte, önce Çarlık Rusya ve İran, sonra Sovyetler Birliği ile İran arasında paylaşılmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile beraber Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın tekrar bağımsızlıklarına kavuşmalarının ardından Hazar’a kıyıdaş devlet sayısı ikiden beşe yükselmiştir. Stratejik konumu ve sahip olduğu enerji kaynakları nedeniyle Hazar’ın statüsü sorunu, bu tarihten itibaren uluslararası hukukun en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Kıyıdaş devletlerin derin jeopolitik görüş ayrılıkları bağlamında şekillenen hukuki yaklaşımları nedeniyle uzun zaman alan Hazar’ın hukuki statüsü sorununun çözümü, 12 Ağustos 2018 tarihinde Kazakistan’ın Akdağ (Aktau) şehrinde imzalanan “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü Hakkında Antlaşma” (Hazar Antlaşması) ile sonuca bağlanmıştır. “Uluslararası Hukuk Açısından Hazar’ın Hukuki Statüsü” başlığını taşıyan Kitabımızın temel amacı ve konusu, Hazar’ın statüsüne ilişkin geçmişten bu güne yaşanan süreci de dikkate alarak günümüzde var olan hukuku (de lege lata) incelemektir.
Coğrafi olarak Avrasya’nın tam merkezinde yer alan Hazar, kendine has özellikleri ile dünyanın en büyük ve ender kapalı su kütlesi olarak bilinir. Hazar’ın hukuki statüsüne ilişkin en zor hususlardan birisi, tarihi gelişimi, boyutu ve coğrafi özellikleri dikkate alındığında “deniz” veya “göl” olarak nitelendirilmesine ilişkindir. Hazar’ın kendine özgü karakteristik özellikleri başından itibaren deniz veya göl olarak sınıflandırılmasını zorlaştırmıştır. Çok eski tarihlerden bu yana Hazar, deniz olarak isimlendirilmiştir. Yüzyıllarca deniz olarak adlandırılması, kapsadığı alanın büyüklüğü ve suyunun tuzlu olması Hazar’ı deniz olarak nitelendirmek için yeterli görülebilir. Ancak, kapalı bir su havzası olması, okyanuslarla doğal bağlantısının olmaması ve deniz seviyesinin yaklaşık 28 metre altında yer alması dikkate alındığında, Hazar aynı zamanda göl izlenimi vermektedir. Bu anlamda, coğrafi özellikleri nedeniyle, Hazar’ın “hem deniz hem göl” veya “ne deniz ne göl” olduğu şeklinde iki sonuca da varılabilir. Deniz ve göl ikiliği ise Hazar bağlamında uluslararası hukukun her iki konuya ilişkin özünde farklı olan kurallarının gündeme gelmesine neden olmaktadır.
Hazar, Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadarki süreçte, önce Çarlık Rusya ve İran, sonra Sovyetler Birliği ile İran arasında paylaşılmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile beraber Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın tekrar bağımsızlıklarına kavuşmalarının ardından Hazar’a kıyıdaş devlet sayısı ikiden beşe yükselmiştir. Stratejik konumu ve sahip olduğu enerji kaynakları nedeniyle Hazar’ın statüsü sorunu, bu tarihten itibaren uluslararası hukukun en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Kıyıdaş devletlerin derin jeopolitik görüş ayrılıkları bağlamında şekillenen hukuki yaklaşımları nedeniyle uzun zaman alan Hazar’ın hukuki statüsü sorununun çözümü, 12 Ağustos 2018 tarihinde Kazakistan’ın Akdağ (Aktau) şehrinde imzalanan “Hazar Denizi’nin Hukuki Statüsü Hakkında Antlaşma” (Hazar Antlaşması) ile sonuca bağlanmıştır. “Uluslararası Hukuk Açısından Hazar’ın Hukuki Statüsü” başlığını taşıyan Kitabımızın temel amacı ve konusu, Hazar’ın statüsüne ilişkin geçmişten bu güne yaşanan süreci de dikkate alarak günümüzde var olan hukuku (de lege lata) incelemektir.