Gün doğumu efsunlu bir andır Yeldeğirmeni’nde.
Kırdaki horozların vazifesini burada martılar üstlenir. Her daim aç olan karınlarını doyurmanın telaşından mıdır yoksa güneşe yaptıkları bir serenat mı bilinmez, çatıların üzerinde avaz avaz dönmeye başlarlar ilkin. Semtin yeni sakinlerine kalk borusu olan bu çığlıklar, zamanla sabah uykularını mayalayan tatlı bir ezgiye dönüşür.
Güneşin ilk ışıkları denize çıkan sokaklara vurur önce. Suyun durgun yüzeyinden yansıyan parıltı binaları baştan aşağı yıkar, gecenin zifirinde işlenmiş günahları süpüren çöpçülerin önünü aydınlatır. Geceyi avlanarak geçirmiş kediler yorgun bedenlerini güneşin sıcağına bırakacakları bir köşe ararlarken, yeni uyanan köpekler kahvaltılarını yapmak üzere çöp tenekelerine doğru rahvan yürürler. “İçinden Monet resimlerinin geçtiği, gramofonda hüzünlü şarkıların çalındığı ve sayfalarda İstanbul, aşk ve sanatın hissedildiği incelikli bir ilk roman. Tarihi bir apartmanda yaşayan üç kuşak İstanbullunun dünyası… Bir tek güne ne çok ömür sığarmış meğer…”
– Hülya Soyşekerci
“Sinematografik bir anlatıma sahip olan Haziran Kalsın romanı hemen her satırda siyah beyaz bir Türk filmi izliyormuşuz havası yaratıyor.”
– Serkan Parlak
Gün doğumu efsunlu bir andır Yeldeğirmeni’nde.
Kırdaki horozların vazifesini burada martılar üstlenir. Her daim aç olan karınlarını doyurmanın telaşından mıdır yoksa güneşe yaptıkları bir serenat mı bilinmez, çatıların üzerinde avaz avaz dönmeye başlarlar ilkin. Semtin yeni sakinlerine kalk borusu olan bu çığlıklar, zamanla sabah uykularını mayalayan tatlı bir ezgiye dönüşür.
Güneşin ilk ışıkları denize çıkan sokaklara vurur önce. Suyun durgun yüzeyinden yansıyan parıltı binaları baştan aşağı yıkar, gecenin zifirinde işlenmiş günahları süpüren çöpçülerin önünü aydınlatır. Geceyi avlanarak geçirmiş kediler yorgun bedenlerini güneşin sıcağına bırakacakları bir köşe ararlarken, yeni uyanan köpekler kahvaltılarını yapmak üzere çöp tenekelerine doğru rahvan yürürler. “İçinden Monet resimlerinin geçtiği, gramofonda hüzünlü şarkıların çalındığı ve sayfalarda İstanbul, aşk ve sanatın hissedildiği incelikli bir ilk roman. Tarihi bir apartmanda yaşayan üç kuşak İstanbullunun dünyası… Bir tek güne ne çok ömür sığarmış meğer…”
– Hülya Soyşekerci
“Sinematografik bir anlatıma sahip olan Haziran Kalsın romanı hemen her satırda siyah beyaz bir Türk filmi izliyormuşuz havası yaratıyor.”
– Serkan Parlak