İnsanın tüm yapıp etmelerinin hakikati amaçladığından hareket eden bir filozofla karşı karşıyayız. Bu yapıp etmeleri arasında felsefe etkinliğiyse, insanı insan yapan en üst ve değerli etkinlik. Felsefe, en sıradan deneyimle başlayıp bilim, sanat, din, etik, siyaset ve tarihin bilgisiyle deneyim alanını genişleten ve bu alanların içinden süzülerek varlığı en genel anlamıyla açıklayan bir bilgi olarak hakikati amaçlamaktadır.
Hegel’in felsefe kavrayışı muazzamdı. O, felsefenin üstlendiği görevi mutlak, yani sınırı olmayan bir bilginin edinilmesi olarak kavramıştı. Önceki filozofların insanın bilgisine bir sınır çekmelerine karşı, felsefenin asli görevini hatırlatırcasına, onların getirmiş olduğu sınırlamaların yanlışlığını göstermeye girişti. Bu çaba belki de hayalperestçeydi, ama felsefi tutkunun geleneksel ihtişamını yeniden kazandırmak adına kahramanca bir çaba olduğu da aşikar.
Hegel’in felsefesi çoğunlukla anlaşılmaz, zor ve nüfuz edilemez olarak görünür. Bu hayranlık verici ve etkileyici düşünürü daha erişilir kılmak adına Ivan Soll, onun felsefesinin özünü değerlendirme, açıklama ve yerli yerine oturtmaya girişiyor. Bu kitap özellikle Hegel’in felsefi yazılarının çekirdeğini oluşturan dört kitabından üçü üzerine yoğunlaşıyor: Tinin Fenomenolojisi, Mantık Bilimi ve Felsefi Bilimler Ansiklopedisi. Soll, bunların sıklıkla gözden kaçan sürekliliğini vurgularken, onları tek bir felsefi girişimin öğeleri olarak sunuyor.
İnsanın tüm yapıp etmelerinin hakikati amaçladığından hareket eden bir filozofla karşı karşıyayız. Bu yapıp etmeleri arasında felsefe etkinliğiyse, insanı insan yapan en üst ve değerli etkinlik. Felsefe, en sıradan deneyimle başlayıp bilim, sanat, din, etik, siyaset ve tarihin bilgisiyle deneyim alanını genişleten ve bu alanların içinden süzülerek varlığı en genel anlamıyla açıklayan bir bilgi olarak hakikati amaçlamaktadır.
Hegel’in felsefe kavrayışı muazzamdı. O, felsefenin üstlendiği görevi mutlak, yani sınırı olmayan bir bilginin edinilmesi olarak kavramıştı. Önceki filozofların insanın bilgisine bir sınır çekmelerine karşı, felsefenin asli görevini hatırlatırcasına, onların getirmiş olduğu sınırlamaların yanlışlığını göstermeye girişti. Bu çaba belki de hayalperestçeydi, ama felsefi tutkunun geleneksel ihtişamını yeniden kazandırmak adına kahramanca bir çaba olduğu da aşikar.
Hegel’in felsefesi çoğunlukla anlaşılmaz, zor ve nüfuz edilemez olarak görünür. Bu hayranlık verici ve etkileyici düşünürü daha erişilir kılmak adına Ivan Soll, onun felsefesinin özünü değerlendirme, açıklama ve yerli yerine oturtmaya girişiyor. Bu kitap özellikle Hegel’in felsefi yazılarının çekirdeğini oluşturan dört kitabından üçü üzerine yoğunlaşıyor: Tinin Fenomenolojisi, Mantık Bilimi ve Felsefi Bilimler Ansiklopedisi. Soll, bunların sıklıkla gözden kaçan sürekliliğini vurgularken, onları tek bir felsefi girişimin öğeleri olarak sunuyor.