1999 yılı İran’da, Şah rejimi ve İslam Devrimi suçlamaları sonrası idam kararıyla babasını kaybeden Feride, 2001 yılında annesi Meryem Nasiri ile Türkiye’ye sığınır. Annesini de 23 Ekim 2011 yılı Van’da meydana gelen depremde kaybeder. Hayatının tamamen değiştiğini ve hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağının farkındadır. O yüzden kendi içine kapanan Feride, sığınacak bir liman aramaktadır ve o liman Turgut’tan başkası olmayacaktı.
Turgut da Feride gibi tüm ailesini Van depreminde kaybeden, kimi kimsesi kalmayan, yalnız başına yaşayan, sadece edebiyata sığınan ve orada teselli bulmaya çalışan, orada kendisine bir dünya kuran, sıradan bir köşe yazarı.
Birçok bölümünde gerçekliğin ele alındığı bu hikâye aslında hepimizin hikâyesinden birer alıntıdır, Feride ve Turgut’un hikâyesi gibi. Onların hikâyelerini okurken kendimizi sorgulayacağız. Ülkemizde dönem dönem hayatımızı etkileyen buhranlara tanıklık edeceğiz. Geçmişimizin geleceğimize nasıl bir etkisi olduğunu, geleceğimizi inşa ederken, geçmişimiz için daha neleri feda edeceğimize şahitlik edeceğiz. Mutluluk denen duygunun ne kadar zor kazanıldığını ve aynı zamanda ne kadar kolay kaybedildiği beraber göreceğiz. Belki birçoğumuzun hayatında iz bırakmış hadiseleri aynı satır aralarında bulacağız. Kısacası bu kitap, hepimizin hikâyesine eşlik edecek.
Yaşamak diyorlar şu geçen zamana, oysa tükeniyoruz...
1999 yılı İran’da, Şah rejimi ve İslam Devrimi suçlamaları sonrası idam kararıyla babasını kaybeden Feride, 2001 yılında annesi Meryem Nasiri ile Türkiye’ye sığınır. Annesini de 23 Ekim 2011 yılı Van’da meydana gelen depremde kaybeder. Hayatının tamamen değiştiğini ve hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağının farkındadır. O yüzden kendi içine kapanan Feride, sığınacak bir liman aramaktadır ve o liman Turgut’tan başkası olmayacaktı.
Turgut da Feride gibi tüm ailesini Van depreminde kaybeden, kimi kimsesi kalmayan, yalnız başına yaşayan, sadece edebiyata sığınan ve orada teselli bulmaya çalışan, orada kendisine bir dünya kuran, sıradan bir köşe yazarı.
Birçok bölümünde gerçekliğin ele alındığı bu hikâye aslında hepimizin hikâyesinden birer alıntıdır, Feride ve Turgut’un hikâyesi gibi. Onların hikâyelerini okurken kendimizi sorgulayacağız. Ülkemizde dönem dönem hayatımızı etkileyen buhranlara tanıklık edeceğiz. Geçmişimizin geleceğimize nasıl bir etkisi olduğunu, geleceğimizi inşa ederken, geçmişimiz için daha neleri feda edeceğimize şahitlik edeceğiz. Mutluluk denen duygunun ne kadar zor kazanıldığını ve aynı zamanda ne kadar kolay kaybedildiği beraber göreceğiz. Belki birçoğumuzun hayatında iz bırakmış hadiseleri aynı satır aralarında bulacağız. Kısacası bu kitap, hepimizin hikâyesine eşlik edecek.
Yaşamak diyorlar şu geçen zamana, oysa tükeniyoruz...