‘’Bir Diyarbakır sözüdür: ‘Vurun ulan vurun ben kolay ölmem!’ derler.
Pêxas ( Baldırıçıplak, mecazen kabadayı) bir sözdür. Eğer bu damar olmasa Ahmed Arif’in Otuz Üç Kurşun şiiri yazılmaz. Öyle babayiğitler vardır ki, derdini kimseye açamaz, halden bilene söyleyecek sözleri var, karınlarında gizli tuttukları. Derdin var ama bu derdini söyleyeceğin adam yok. Biliyorsun Diyarbakır’da kimse kavgadan kaçmaz, kendi kendine moral vermek için, ‘vurun ulan ben kolay ölmem’ derler.’’
Canip Yıldırım
“Orhan Miroğlu çok güzel bir iş yaparak, hepimizin ağabeyi Canip Yıldırım’ı ikna etmiş ve hayatını anlatmasını sağlamış. Miroğlu da hayatın, hayata ilişkin anlam ve önemin ne olduğunu kanıyla canıyla öğrenmiş bir aydın. Yıldırım’ın en yakın arkadaşlarından Musa Anter, Diyarbakır’da bir gece yarısı, karanlık bir sokakta alçakça öldürüldüğünde Miroğlu da yanındaydı. Ancak tamamıyla bir tesadüf eseri Miroğlu, hayatın öteki yakasından tekrar güç bela geri döndü.
Canip Yıldırım’ın hayat öyküsü, Cumhuriyet’ten bu yana, Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı bütün dönemlerin çok canlı bir tanıklığı…’’
‘’Bir Diyarbakır sözüdür: ‘Vurun ulan vurun ben kolay ölmem!’ derler.
Pêxas ( Baldırıçıplak, mecazen kabadayı) bir sözdür. Eğer bu damar olmasa Ahmed Arif’in Otuz Üç Kurşun şiiri yazılmaz. Öyle babayiğitler vardır ki, derdini kimseye açamaz, halden bilene söyleyecek sözleri var, karınlarında gizli tuttukları. Derdin var ama bu derdini söyleyeceğin adam yok. Biliyorsun Diyarbakır’da kimse kavgadan kaçmaz, kendi kendine moral vermek için, ‘vurun ulan ben kolay ölmem’ derler.’’
Canip Yıldırım
“Orhan Miroğlu çok güzel bir iş yaparak, hepimizin ağabeyi Canip Yıldırım’ı ikna etmiş ve hayatını anlatmasını sağlamış. Miroğlu da hayatın, hayata ilişkin anlam ve önemin ne olduğunu kanıyla canıyla öğrenmiş bir aydın. Yıldırım’ın en yakın arkadaşlarından Musa Anter, Diyarbakır’da bir gece yarısı, karanlık bir sokakta alçakça öldürüldüğünde Miroğlu da yanındaydı. Ancak tamamıyla bir tesadüf eseri Miroğlu, hayatın öteki yakasından tekrar güç bela geri döndü.
Canip Yıldırım’ın hayat öyküsü, Cumhuriyet’ten bu yana, Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı bütün dönemlerin çok canlı bir tanıklığı…’’