"Hiç durmadan uçan bir turna kuşuyum. Uçmaktan başka yapabileceğim bir şey de yok. Aşağıda beni bekleyen ölümün gri kollarına düşmemek için, hiçbir yere konmadan, durmaksızın uçmak zorundayım.
Bu zorunluluk beni ürkütüyor. Ya kanatlarım beni taşıyamaz olursa, ya gücüm tükenirse? İşte o zaman aşağıda, büyük iştahla beni bekleyen, kimi zaman kapkara, kimi zaman gri, ölümcül alevler sevinç çığlıkları atacak ve beni kendi yalazı, közü, külü içinde yakıp yok edecek.
Konabileceğim bir çatı, bir gürgen dalı, bir kaya kovuğu bulabilmeyi ne çok isterdim. Yok, biliyorum. Bulmam da olanaksız. Yukarıda uçsuz, bucaksız, başlangıcı ve bitimi olup olmadığını kestiremediğim gökyüzü, aşağıda beni ve uçmaya mahkûm edilmiş bütün kuşları her an yutmaya hazır, genzi tıkayan, soluk almamıza olanak tanımayan kapkara öldürücü duman…"
"Hiç durmadan uçan bir turna kuşuyum. Uçmaktan başka yapabileceğim bir şey de yok. Aşağıda beni bekleyen ölümün gri kollarına düşmemek için, hiçbir yere konmadan, durmaksızın uçmak zorundayım.
Bu zorunluluk beni ürkütüyor. Ya kanatlarım beni taşıyamaz olursa, ya gücüm tükenirse? İşte o zaman aşağıda, büyük iştahla beni bekleyen, kimi zaman kapkara, kimi zaman gri, ölümcül alevler sevinç çığlıkları atacak ve beni kendi yalazı, közü, külü içinde yakıp yok edecek.
Konabileceğim bir çatı, bir gürgen dalı, bir kaya kovuğu bulabilmeyi ne çok isterdim. Yok, biliyorum. Bulmam da olanaksız. Yukarıda uçsuz, bucaksız, başlangıcı ve bitimi olup olmadığını kestiremediğim gökyüzü, aşağıda beni ve uçmaya mahkûm edilmiş bütün kuşları her an yutmaya hazır, genzi tıkayan, soluk almamıza olanak tanımayan kapkara öldürücü duman…"