Homo Ludens Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme

Stok Kodu:
9786258123425
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
304
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%27 indirimli
210,00TL
153,30TL
Taksitli fiyat: 9 x 18,74TL
Temin süresi 1-3 gündür.
9786258123425
1280951
Homo Ludens
Homo Ludens Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme
153.30

Homo Ludens (oyun oynayan insan), geçmişe ve kişinin kendisini tanımasına yönelik son derece renkli ve benzerine az rastlanır bir kültür tarihi okumasıdır. Evet, “dünya bir tiyatro sahnesi”dir ve oyunla başlamıştır her şey! Oyun bir algılama yeteneği aynı zamanda bir estetik kavrayış düzeyidir. Oyun ile güzellik arasında yakın bir bağ vardır. Hareket halindeki insan oynadığı oyunla eylemine güzellik, ifadesine canlılık, ruhuna dirilik katar. Bir ruh hali olarak oyun, bir coşkunun yansımasıdır. Bununla birlikte oyunda, ciddiyet asla elden bırakılmaz. Önceden belirlenmiş kurallara büyük bir dikkatle riayet edilir. Çocuklar ve yetişkinler oyuna tam bir ciddiyet içinde dâhil olurlar. Bir oyunun sonunda kazanmak “üstünlüğünü belli etmektir.” Ve bu yüzden de kazanmak bizatihi oyunun sınırlarını aşar, kişiye itibar ve onur verir. Huizinga’ya göre hukuk, bilim, şiir, bilgelik ve felsefe sahaları oyunun ruhuna sahip olmakla zenginleşmiş ve anlam kazanmıştır. Oyun, aşkın kalbindedir. Oyun zevkini yitiren heyecanını da yitirmiş sayılır. Şiir oyundan doğmuş, farklı formlar sayesinde varlığını korumuştur. Müzik ve dans saf oyun olarak çıkar karşımıza. Hukuk, toplumsal oyunun kurallarını gözeterek gelişme kaydetmiştir. Silahlı çatışmaların kurala bağlanması, aristokratik hayatın ritüelleri oyunsal biçimler üzerinde temellenmiştir. Festivaller, yarışmalar, bayramlar ve âyinler oyun düşüncesinin hep farklı tezahürleridir. Huizinga geçmişteki zenginliğe kıyasla oyun oynama yeteneğini giderek yitiren insanın, oyunu, maddi ve mekanik bir etkinliğe indirgeyen günümüz toplumlarının yaratıcılık ve hayal gücünü yitirdiğinden ise hüzünle söz eder.

Homo Ludens (oyun oynayan insan), geçmişe ve kişinin kendisini tanımasına yönelik son derece renkli ve benzerine az rastlanır bir kültür tarihi okumasıdır. Evet, “dünya bir tiyatro sahnesi”dir ve oyunla başlamıştır her şey! Oyun bir algılama yeteneği aynı zamanda bir estetik kavrayış düzeyidir. Oyun ile güzellik arasında yakın bir bağ vardır. Hareket halindeki insan oynadığı oyunla eylemine güzellik, ifadesine canlılık, ruhuna dirilik katar. Bir ruh hali olarak oyun, bir coşkunun yansımasıdır. Bununla birlikte oyunda, ciddiyet asla elden bırakılmaz. Önceden belirlenmiş kurallara büyük bir dikkatle riayet edilir. Çocuklar ve yetişkinler oyuna tam bir ciddiyet içinde dâhil olurlar. Bir oyunun sonunda kazanmak “üstünlüğünü belli etmektir.” Ve bu yüzden de kazanmak bizatihi oyunun sınırlarını aşar, kişiye itibar ve onur verir. Huizinga’ya göre hukuk, bilim, şiir, bilgelik ve felsefe sahaları oyunun ruhuna sahip olmakla zenginleşmiş ve anlam kazanmıştır. Oyun, aşkın kalbindedir. Oyun zevkini yitiren heyecanını da yitirmiş sayılır. Şiir oyundan doğmuş, farklı formlar sayesinde varlığını korumuştur. Müzik ve dans saf oyun olarak çıkar karşımıza. Hukuk, toplumsal oyunun kurallarını gözeterek gelişme kaydetmiştir. Silahlı çatışmaların kurala bağlanması, aristokratik hayatın ritüelleri oyunsal biçimler üzerinde temellenmiştir. Festivaller, yarışmalar, bayramlar ve âyinler oyun düşüncesinin hep farklı tezahürleridir. Huizinga geçmişteki zenginliğe kıyasla oyun oynama yeteneğini giderek yitiren insanın, oyunu, maddi ve mekanik bir etkinliğe indirgeyen günümüz toplumlarının yaratıcılık ve hayal gücünü yitirdiğinden ise hüzünle söz eder.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat