Hukuk hermeneutiğinin konusu ve amacı Gadamer’in oldukça beliğ bir biçimde tespit ettiği gibi “takarrur etmiş, sabit, değişmeyen hukuk normları ile, akan, değişen ve gelişen somut hayat olaylarının ahenkli birlikteliğini ya da uyumunu” sağlamaktır. Bu bağlamda aslında teori ile praksis, düşünce ile madde, birlik ve çokluk, madde ve mana, anlam ve yorum hukuk hermenutiğinde zorunlu bir birlik oluştururlar.
Elinizdeki eser üç yıllık yoğun bir çalışmanın sonucu olarak açığa çıkmıştır. Hukuk hermeneutiği üzerine ülkemizde maalesef yeteri kadar çalışma yoktur. Bunun çeşitli nedenleri zikredilebilir. En önemli sebeplerinden biri kanaatimizce genel anlamda hermeneutik çalışmaların ancak yenileyin oturmuş olmasıdır. Bu alanda en azından makale bazında sayıları az da olsa Türkçe kaynaklar söz konusudur. Ayrıca bazı hukuk metodolojisi kitaplarının bir bölümümün hukuk hermeneutiğine ayrıldığını söylemek mümkündür.
Yaklaşık on iki senedir Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi derslerini yürütmekteyim. Bu süre zarfında hukuk fakültesi öğrencilerinin bir hukuksal metni ya da olayı anlama ve yorumlamada ciddi zorluklarla karşı karşıya geldiklerini gördüm. Aslında aynı sıkıntının az ya da çok akademinin her alanında olduğunu söylemek mümkündür. Hukuk hermeneutiğinin kapsam alanı tabii ki bunlarla sınırlı değildir. Başta doğru karar vermek zorunda olan hâkimler (doğru karar vermenin temel şartı bir hukuksal olayı ya da bir hukuk metnini doğru anlamak ve yorumlamaktır), doğru ve tutarlı iddianame hazırlamak zorunda olan savcılar ve hukuksal sürecin üçüncü saç ayağı olan ve adil savunma yapmakla yükümlü olan avukatlar da hukuk hermeneutiğinden haberdar olmak durumundadırlar. Bu açıdan elinizdeki eser aslında hukukla ilgili bütün insanlara az ya da çok fayda sağlayacak bir eser olarak düşünülmüştür. Bu bağlamda yapılması gereken hiç şüphesiz bir başvuru ya da kaynak eserin mevcut olmasıdır. Yaptığım araştırmalarda Türkçe’de doğrudan bu konuyla ilgili bir eserin olmadığını gördüm. Dolaysıyla bu eserin öncelikli amacı, eksikliklere rağmen kaynak olma görevini üstlenmesidir. İnşallah bundan sonra bu konuda daha güzel ve daha kapsamlı eserler meydana getirilir.
Hukuk hermeneutiğinin konusu ve amacı Gadamer’in oldukça beliğ bir biçimde tespit ettiği gibi “takarrur etmiş, sabit, değişmeyen hukuk normları ile, akan, değişen ve gelişen somut hayat olaylarının ahenkli birlikteliğini ya da uyumunu” sağlamaktır. Bu bağlamda aslında teori ile praksis, düşünce ile madde, birlik ve çokluk, madde ve mana, anlam ve yorum hukuk hermenutiğinde zorunlu bir birlik oluştururlar.
Elinizdeki eser üç yıllık yoğun bir çalışmanın sonucu olarak açığa çıkmıştır. Hukuk hermeneutiği üzerine ülkemizde maalesef yeteri kadar çalışma yoktur. Bunun çeşitli nedenleri zikredilebilir. En önemli sebeplerinden biri kanaatimizce genel anlamda hermeneutik çalışmaların ancak yenileyin oturmuş olmasıdır. Bu alanda en azından makale bazında sayıları az da olsa Türkçe kaynaklar söz konusudur. Ayrıca bazı hukuk metodolojisi kitaplarının bir bölümümün hukuk hermeneutiğine ayrıldığını söylemek mümkündür.
Yaklaşık on iki senedir Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi derslerini yürütmekteyim. Bu süre zarfında hukuk fakültesi öğrencilerinin bir hukuksal metni ya da olayı anlama ve yorumlamada ciddi zorluklarla karşı karşıya geldiklerini gördüm. Aslında aynı sıkıntının az ya da çok akademinin her alanında olduğunu söylemek mümkündür. Hukuk hermeneutiğinin kapsam alanı tabii ki bunlarla sınırlı değildir. Başta doğru karar vermek zorunda olan hâkimler (doğru karar vermenin temel şartı bir hukuksal olayı ya da bir hukuk metnini doğru anlamak ve yorumlamaktır), doğru ve tutarlı iddianame hazırlamak zorunda olan savcılar ve hukuksal sürecin üçüncü saç ayağı olan ve adil savunma yapmakla yükümlü olan avukatlar da hukuk hermeneutiğinden haberdar olmak durumundadırlar. Bu açıdan elinizdeki eser aslında hukukla ilgili bütün insanlara az ya da çok fayda sağlayacak bir eser olarak düşünülmüştür. Bu bağlamda yapılması gereken hiç şüphesiz bir başvuru ya da kaynak eserin mevcut olmasıdır. Yaptığım araştırmalarda Türkçe’de doğrudan bu konuyla ilgili bir eserin olmadığını gördüm. Dolaysıyla bu eserin öncelikli amacı, eksikliklere rağmen kaynak olma görevini üstlenmesidir. İnşallah bundan sonra bu konuda daha güzel ve daha kapsamlı eserler meydana getirilir.