Korku edebiyatının genç yazar adayı Süleyman Mert bizleri gizemli bir dünyanın derinliklerine davet ediyor.
Yatağımın ayaklık tarafında bir el gördüm. Evet, bu bir eldi. Yavaş yavaş yukarı doğru çıkıyordu. Tüylerim diken diken olmuştu. El, yorganımı tutup çekerek kapıya doğru fırlattı. Gözlerime inanamıyordum. El yatağımın üstündeydi. Dikkatle baktığımda o elin sahibi olan kafayı görmeye başladım. Yavaş yavaş kalkıyordu kafa. Tam kalktığında siyah saçlı, gözünün beyaz olması gereken yeri kömür karası, gözlerinin altı sanki on yıldır uyumayan bir insanın göz torbaları gibi kabarmış, ağzında kanlar olan uzun beyaz kıyafetli bir varlık ağır ağır yatağımın üstüne çıktı. Bağırmak istiyordum ama bağıramıyordum. Ne yapacağımı bilemeden yataktan kendimi yere attım. O varlık yatağımdayken köpek pozisyonu alıp bir anda üstüme atladı. Çığlığı bastım. Ses tellerime garezim varmışçasına bağırıyordum. Nefes almayı bile bırakmıştım.
Korku edebiyatının genç yazar adayı Süleyman Mert bizleri gizemli bir dünyanın derinliklerine davet ediyor.
Yatağımın ayaklık tarafında bir el gördüm. Evet, bu bir eldi. Yavaş yavaş yukarı doğru çıkıyordu. Tüylerim diken diken olmuştu. El, yorganımı tutup çekerek kapıya doğru fırlattı. Gözlerime inanamıyordum. El yatağımın üstündeydi. Dikkatle baktığımda o elin sahibi olan kafayı görmeye başladım. Yavaş yavaş kalkıyordu kafa. Tam kalktığında siyah saçlı, gözünün beyaz olması gereken yeri kömür karası, gözlerinin altı sanki on yıldır uyumayan bir insanın göz torbaları gibi kabarmış, ağzında kanlar olan uzun beyaz kıyafetli bir varlık ağır ağır yatağımın üstüne çıktı. Bağırmak istiyordum ama bağıramıyordum. Ne yapacağımı bilemeden yataktan kendimi yere attım. O varlık yatağımdayken köpek pozisyonu alıp bir anda üstüme atladı. Çığlığı bastım. Ses tellerime garezim varmışçasına bağırıyordum. Nefes almayı bile bırakmıştım.