Dağ başlangıçsa Zagros onun ilk adı, ilk yatağıysa Zagros’tan çıkan kavimler insanlığı var ettiyse ona sadık kalanlar, şehirlerde de onu doğru sürdürenler ile ret ve inkar eden, yok sayan ve üstelik ona karşı savaş açıp adına “uygarlık” denilen hile düzenini şehirlerle başlatıp binlerce yılın emeğini heba edenlerle, kadından başlayarak tüm kavimleri köleleştirmek isteyenlerin kavgasının, mücadelesinin gizli kayıtları tutulacaktı bu dağlarda. Kimsenin bilmediği bir yerde yaşananların hepsi bir bir yazıldı. O gizli vadi Zagros’un kalbinde, mahremindeydi.
Adını ‘Zayîna roj’ dan, güneşi doğurmaktan alan Zagros, kendi çocuklarının, Güneşli Dağ’ın çocuklarının doğumuna hazır hale gelecekti. Yeryüzü o güneş yüzlü, güneş gözlü, alnı güneşli, ruhu ışıklı dağlıların, dağlı çocukların gelişine, doğuşuna uygun olacaktı. Güneşi doğuran, güneş insanlarını da, evlatlarını da doğuracaktı. Sıradağlar boyunca kuzeyden güneye, doğudan batıya yayılacaklardı.
Dağda doğanlar, güneşle beslenip güneş ışıklarını içenler, anaları Zagros’un memelerinden beslenenler, göbek bağlarını kesseler de, ne zaman başları sıkışsa zorda kalsalar yine ışığın, güneşin ve varlıklarının kaynağına döneceklerdi. Güneşin altında hiçbir kavim bu kadar şahane parlamayacak, ama hiç bu kadar da zulüm görüp karanlığa batmayacaktı.
Dağ başlangıçsa Zagros onun ilk adı, ilk yatağıysa Zagros’tan çıkan kavimler insanlığı var ettiyse ona sadık kalanlar, şehirlerde de onu doğru sürdürenler ile ret ve inkar eden, yok sayan ve üstelik ona karşı savaş açıp adına “uygarlık” denilen hile düzenini şehirlerle başlatıp binlerce yılın emeğini heba edenlerle, kadından başlayarak tüm kavimleri köleleştirmek isteyenlerin kavgasının, mücadelesinin gizli kayıtları tutulacaktı bu dağlarda. Kimsenin bilmediği bir yerde yaşananların hepsi bir bir yazıldı. O gizli vadi Zagros’un kalbinde, mahremindeydi.
Adını ‘Zayîna roj’ dan, güneşi doğurmaktan alan Zagros, kendi çocuklarının, Güneşli Dağ’ın çocuklarının doğumuna hazır hale gelecekti. Yeryüzü o güneş yüzlü, güneş gözlü, alnı güneşli, ruhu ışıklı dağlıların, dağlı çocukların gelişine, doğuşuna uygun olacaktı. Güneşi doğuran, güneş insanlarını da, evlatlarını da doğuracaktı. Sıradağlar boyunca kuzeyden güneye, doğudan batıya yayılacaklardı.
Dağda doğanlar, güneşle beslenip güneş ışıklarını içenler, anaları Zagros’un memelerinden beslenenler, göbek bağlarını kesseler de, ne zaman başları sıkışsa zorda kalsalar yine ışığın, güneşin ve varlıklarının kaynağına döneceklerdi. Güneşin altında hiçbir kavim bu kadar şahane parlamayacak, ama hiç bu kadar da zulüm görüp karanlığa batmayacaktı.