Herkesin kesintisiz mutlu olmaya ya da mutluymuş gibi görünmeye şartlandığı bir çağdayız. Keyifsizlik anlarının dahi “minör depresyon” adını aldığı zamanlar. Herkesin “en mutlu, en güzel, en şanslı, en başarılı ve her koşulda pozitif” olmasını öğütleyen Batı menşeli psikoloji anlayışının karşısında, hüznün doya doya yaşanması bile pek mümkün değil artık.
Kemal Sayar, böyle mutluluk tariflerinin peşinden koşmaya gerek olmadığını, hiçbir şeye kıymet vermeden sadece kendini değerli bilerek yaşanmayacağını anlatıyor. Çünkü hüzün bize dünyanın faniliğini, şeylerin gelip geçiciliğini öğreten görkemli bir misafirdir.
“Hüzün bizi en çıplak varoluşumuzla karşılaştırır, bizi sahte bir dünyada sahici kılar.”
Herkesin kesintisiz mutlu olmaya ya da mutluymuş gibi görünmeye şartlandığı bir çağdayız. Keyifsizlik anlarının dahi “minör depresyon” adını aldığı zamanlar. Herkesin “en mutlu, en güzel, en şanslı, en başarılı ve her koşulda pozitif” olmasını öğütleyen Batı menşeli psikoloji anlayışının karşısında, hüznün doya doya yaşanması bile pek mümkün değil artık.
Kemal Sayar, böyle mutluluk tariflerinin peşinden koşmaya gerek olmadığını, hiçbir şeye kıymet vermeden sadece kendini değerli bilerek yaşanmayacağını anlatıyor. Çünkü hüzün bize dünyanın faniliğini, şeylerin gelip geçiciliğini öğreten görkemli bir misafirdir.
“Hüzün bizi en çıplak varoluşumuzla karşılaştırır, bizi sahte bir dünyada sahici kılar.”