Gökyüzüne bak. Birazdan umut kuşu geçecek bulutların önünden. Kanatlarının altında beyaz bir zarf olacak. Gelecekten haber getirecek sana. “Bekle” diyecek. Aydınlık günlerin sabretmeden gelmeyeceğini bilsen de bunu bir kuştan işitmek kendine getirecek seni. Gözyaşlarını silip ellerinin arasına alacaksın umut kuşunu, ellerinin mi kuşun mu titrediğini anlayamayacaksın. Yumuşacık tüyleriyle umut kuşu mucizevi bir his bırakacak kalbine.
Huzursuz Kalp Sendromu, Merve Özgenli Çelik’in ilk öykü kitabı.
Çelik, merkezinde daha çok kadınların ve çocukların yer aldığı bu ilk kitabında okuyucusunu, ilk bakışta görülmeyen, dikkat çekmeyen, ilgi odağı olmayan, önemsenmeyen ama acı çeken “küçük” ve “sıradan” insanların dünyasına götürüyor: Gariplerin, yalnızların, dünya ağrısı çeken mağdurların, bir kalbi olan ve incitilen kadınların ve çocukların dünyasına.
Çelik’in özenli dil işçiliği ve başarılı bir kurguyla ördüğü bu öykülerde karakterler bazen şiddet gören bir kadın, bazen çocuğunu kaybeden bir anne, bazen adalet arayan bir eş, bazen sevgisizliğin ve ilgisizliğin kurbanı eksik bırakılmış çocuklar olarak karşımıza çıkıyor.
Acıdan ve yalnızlıktan yapılmış gibi duran bu öyküler, karakter ve tema bağlamında da birbirleriyle ilişkili, iz süren, birbirini tamamlayan ve çoğaltan metinlerdir ve sanki içimizdeki öfkeyi ve merhameti birlikte uyandırmak ister gibi bir halleri vardır.
Huzursuz Kalp Sendromu, şiddet, güç ve erk karşısında yalnız bırakılmış, örselenmiş ve görmezden gelinmiş insanların, daha çok da kadınların öyküleridir.
Gökyüzüne bak. Birazdan umut kuşu geçecek bulutların önünden. Kanatlarının altında beyaz bir zarf olacak. Gelecekten haber getirecek sana. “Bekle” diyecek. Aydınlık günlerin sabretmeden gelmeyeceğini bilsen de bunu bir kuştan işitmek kendine getirecek seni. Gözyaşlarını silip ellerinin arasına alacaksın umut kuşunu, ellerinin mi kuşun mu titrediğini anlayamayacaksın. Yumuşacık tüyleriyle umut kuşu mucizevi bir his bırakacak kalbine.
Huzursuz Kalp Sendromu, Merve Özgenli Çelik’in ilk öykü kitabı.
Çelik, merkezinde daha çok kadınların ve çocukların yer aldığı bu ilk kitabında okuyucusunu, ilk bakışta görülmeyen, dikkat çekmeyen, ilgi odağı olmayan, önemsenmeyen ama acı çeken “küçük” ve “sıradan” insanların dünyasına götürüyor: Gariplerin, yalnızların, dünya ağrısı çeken mağdurların, bir kalbi olan ve incitilen kadınların ve çocukların dünyasına.
Çelik’in özenli dil işçiliği ve başarılı bir kurguyla ördüğü bu öykülerde karakterler bazen şiddet gören bir kadın, bazen çocuğunu kaybeden bir anne, bazen adalet arayan bir eş, bazen sevgisizliğin ve ilgisizliğin kurbanı eksik bırakılmış çocuklar olarak karşımıza çıkıyor.
Acıdan ve yalnızlıktan yapılmış gibi duran bu öyküler, karakter ve tema bağlamında da birbirleriyle ilişkili, iz süren, birbirini tamamlayan ve çoğaltan metinlerdir ve sanki içimizdeki öfkeyi ve merhameti birlikte uyandırmak ister gibi bir halleri vardır.
Huzursuz Kalp Sendromu, şiddet, güç ve erk karşısında yalnız bırakılmış, örselenmiş ve görmezden gelinmiş insanların, daha çok da kadınların öyküleridir.