Hz. Peygamber ve Hulefa-yi Raşidin Döneminde Askeri Teşkilat
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, bu dönemde tespit edebildiğimiz kadarıyla irili ufaklı 120 adet askerî sefer düzenlenmiştir. Bu seferlerin önemli bir yekûnu Hulefâ-yi Râşidîn döneminde farklı coğrafyalarda yürütülen fütuhât/fetihler sürecinde gerçekleştirilen askeri harekât olarak karşımıza çıkmaktadır.
Farklı coğrafyalarda yürütülen bu askeri harekât merkez Medine'den çok başarılı bir askerî organizasyonla gerçekleştirilmiştir. Bütün ayrıntılarıyla her şey belirli bir düzen, disiplin ve hiyerarşi içerisinde sevkle idare edilmiştir. Bu boşlukta bize merkez Medine'de çok iyi yapılanmış bir devletin varlığını göstermektedir.
İslâm tarihi sürecinde çeşitli isimlerle anılan Müslüman devletlerin diğer devletlerle ilgili dış politika hedeflerine, daha çok sorumlu oldukları siyasal düzenin geleceğine yönelik tehdit ya da tedbir alma zorunluluğu belirlemiştir. Yoksa diğer devletlerin İslâm dışı din ve inanca bağlı olmalarından kaynaklanan düşmanlık değildir. İslâm'ın savaş yoluyla yayılma gibi bir stratejisi de yoktur. İslâmî davetin yayılmasıyla devlet sınırlarının genişlemesine birbirinden ayırt etmek gerekir. Müslüman olsun veya olmasın insanların şunu anlaması gerekmektedir. İslâm devletinin sınırlarının genişlemesi, bu genişlemelerle birlikte dinî fetihlerin yapılmış olması ve insanların akıl, kalp ve gönüllerinin dinî inanç ve tefekküre açılmış olması noktasından hareketle, İslâm'ın kılıç yoluyla yayıldığını ve Hz. Peygamber'in (sas) çağrısını zorbalığa dayandırdığını söylemek gerçeklere aykırıdır.
Hz. Peygamber ve Hulefa-yi Raşidin Döneminde Askeri Teşkilat
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, bu dönemde tespit edebildiğimiz kadarıyla irili ufaklı 120 adet askerî sefer düzenlenmiştir. Bu seferlerin önemli bir yekûnu Hulefâ-yi Râşidîn döneminde farklı coğrafyalarda yürütülen fütuhât/fetihler sürecinde gerçekleştirilen askeri harekât olarak karşımıza çıkmaktadır.
Farklı coğrafyalarda yürütülen bu askeri harekât merkez Medine'den çok başarılı bir askerî organizasyonla gerçekleştirilmiştir. Bütün ayrıntılarıyla her şey belirli bir düzen, disiplin ve hiyerarşi içerisinde sevkle idare edilmiştir. Bu boşlukta bize merkez Medine'de çok iyi yapılanmış bir devletin varlığını göstermektedir.
İslâm tarihi sürecinde çeşitli isimlerle anılan Müslüman devletlerin diğer devletlerle ilgili dış politika hedeflerine, daha çok sorumlu oldukları siyasal düzenin geleceğine yönelik tehdit ya da tedbir alma zorunluluğu belirlemiştir. Yoksa diğer devletlerin İslâm dışı din ve inanca bağlı olmalarından kaynaklanan düşmanlık değildir. İslâm'ın savaş yoluyla yayılma gibi bir stratejisi de yoktur. İslâmî davetin yayılmasıyla devlet sınırlarının genişlemesine birbirinden ayırt etmek gerekir. Müslüman olsun veya olmasın insanların şunu anlaması gerekmektedir. İslâm devletinin sınırlarının genişlemesi, bu genişlemelerle birlikte dinî fetihlerin yapılmış olması ve insanların akıl, kalp ve gönüllerinin dinî inanç ve tefekküre açılmış olması noktasından hareketle, İslâm'ın kılıç yoluyla yayıldığını ve Hz. Peygamber'in (sas) çağrısını zorbalığa dayandırdığını söylemek gerçeklere aykırıdır.